Mümin TOPÇU

Bir milyon mağdur var ama ortada suçlu yok...

Mümin TOPÇU

Geçenlerde, başkent Sofya'da görülen bir davada, Savcı Rumyana Arnaudova, 1984-1985 yılları arasında gerçekleştirilen zorunlu isim değişim sürecinin bir temsilcisinin yüzüne bakarak ve hiç utanmadan, rezil bir kararla, kendisinin bu asimilasyon uygulamalarının mağduru ve kurbanı olmadığı kanıtına vardı...

Bu savcı hanım, vaktinde bunca insanı asimilasyon girdaplarına sürükleyen, aynı repressiv komünist dikta rejimini savunmaya çalışırken, çamurun içine battıkça batmıştır.

Şimdi bu deli saçmalığını ve akıl tutulmasını, hiçbir sağduyulu insan sadece gülümseyerek geçiştiremez; çünkü ortada henüz tamamen iyileşmemiş derin yara izleri, yığınla acı keder, tonlarca eski ve yeni kahredici üzüntü var...

Ortada tam bir milyonda fazla Türkün ismi değiştirilmişken;

hiç önemsenmeyecek sayıda, tamamen suçsuz ve masum Türk asıllı kardeşimiz, özgürlükleri uğruna hunharca şehit edilmişken; 

binlercesi cezaevi damlarında ve ölüm hücrelerinde acımasızca, hayatlarını karartan çeşitli işkenceler görmüşken;

bir diğer mağdur grup ise çok kötü şartlarda Belene Kampı'nda esir tutuldu ve daha sonra ülkenin çeşitli noktalarına sürgün edildi...

Kendilerini bütün bu acımasız ve katı hengamenin içinde bulan; baskı, zorlama ve işkence görenlerin isimleri ve kimlikleri belli.

Bütün bu süreç esnasında suç işleyenlerin isimleri ve görevleri de belli...

Yine, aynı asimilasyon sürecinin bir sonucu olarak, 1989 yılının yazında, dünyada eşi ve emsali görülmeyen, zorunlu ve insanlık dışı bir şekilde Türkiye'ye doğru bir büyük göç gerçekleşti.

İsim değişikliği öncesi ve sonrasındaki süreci, zorunlu göçü de bu hesaba katarsak, bir milyondan fazla insanın mağduriyeti ortadayken, bugün Bulgaristan devletinin yargı makamı, ortada herhangi bir suçlunun bulunmadığını rahatlıkla dünyaya ilan edebiliyor.

Savcılık makamı, bugün acımasızca ve kahpece kestirip atabiliyor...

Güya, yüzbinlerce Türk asıllı vatandaşımızın, artık yargı önünde o dönemde gerçekleşen mağduriyetlerin giderilmesi için, resmen hiçbir dava açması mümkün gözükmüyormuş...

Acaba, bütün bu işlenen büyük insanlık suçları hangi resmi yasalara göre gerçekleştirilmiş?

Bizler, bugün bu soruyu yeniden gündeme getirebiliriz...

Tam 30 yıl boyunca, Bulgaristan Savcılığı, bu tür davaları sebepsiz bir şekilde savsakladı ve erteledi.

Güdülen tek amaç vardı: 

Davalar zaman aşımına uğrasın ve en sonunda tek bir şahıs bile suçlu bulunmasın...

Bir sözle, 9 Temmuz 2022 tarihinden itibaren, eski komünist rejimin repressiv organları tarafından, Türklere karşı uygulanan bütün insanlık dışı suçlar hakkında dava açma hakkımız (şimdilik ) elimizden alınmıştır...

Her ne kadar ortada zaman aşımı gibi bir paradoks dillendirilse de, bu konuda ileride ne gibi adımlar atılacağı şimdilik meçhul.

Bu arada, başka bir gerçeği de not düşelim. Şimdilik bu davaları sadece bir avuç Belene Gazimiz yürütmekte ve takip etmekte.

Diğer bir milyon mağdur ise asla huzurunu bozmuyor ve rahatına bakıyor...

Yorumlar 1
Ruşen ŞENTÜRK 28 Haziran 2022 10:41

Ya otuz senedir oy verdiğimiz sözde Türk partisi HÖH bu konuda ne işimize yaradı?

Yazarın Diğer Yazıları