Benim gül gibi adım var - Mehmet ALEV

Benim gül gibi adım var


RODOPLAR’IN ŞU “GÜL ANNELERİ”

Kimler için yazılar yazmadık? Ben, şahsen kimler için yazılar yazmadım?

Rodoplar’ın dağlarını, taşlarını, bülbüllerini, yazlarını, kışlarını mı dile getirmedik?

 Çıkışı olmayan yollarını mı, hasretleri, ayrılıkları mı anlatmadık...

Şehirleri, parkları, aşkları mı dizelere dökmedik, sonra bir türkü gibi söylemedik...

Bunların hepsini yazdık, çizdik, söyledik...

Ama ben kendi payıma şu bizim annelere, Rodoplar'ın annelerine yazı borcumu hala ödeyemediğimi sanıyorum.

Bir gün, bu dünyadan gidersem, bu adamın gözleri açık derlerse, gözlerim, bu borcumu ödemediğim için açık gidiyor, olacaktır...

Onların üstüne bugüne kadar yazdıklarım, yazamadıklarımın yanında bir hiçtir, koskocaman bir hiç...

 Sonra, benim Rodoplarlı annelerim birer gül çiçeğidir...

Daha doğrusu, onlar gül yaprağı üzerine damlamış bir yağmur taneciğidir...

Sonra, daha bir şey anlamadım. Onların arasında bunca bulundum, ekmeklerini yedim, sularını içtim...

Onların şu gül çiçeğine olan ölesiye tutkularını bir türlü çözmüş değilim.

Onların güle vurgunluğu ne hikmettir, Allah’ım?

Adları da “gül' dür ekseri. Gülbeyaz, Gülnur, Gülfidan, Güldane...

En yaygın kadın adlarımızı bile yapyalın söylemeğe katlanamaz.

Bir gül takıverir yanı başına. İşte sana: Ayşegül, Fatmagül, İsmigül...

Bununla da yetinmez çoğu kez. "Gül” sözcüğünü de bir renkle süslemesini bilir: Gülsarı, Gülpembe, Morgül...

Bunlar yetmiyormuş gibi, gülü, gökcisimleri, ya da mevsimler yanında da görürüz: Aygül, Gülbahar...

Penceresinin altında, dallarıyla birer küçük alev gibi dört yanı tutmuş olan çiçeğin adı da gül çiçeğidir.

On beşinde genç kız iken, kulağının başına kondurduğu çiçeğin adı da gül değil miydi?

İşte ben bu gülden söz ediyorum. İşte ben bu Gül Anneyi anlatamadım bir türlü.

Onun için başlattığım tüm şiirlerim, destanlarım ve öykülerim yarım yamalak kaldı.

Daha doğrusu, onun için yazdıklarımın hiçbiri hoşuma gitmedi...

Onu en iyi anlatan şairin elini sıkarım, onu en iyi çizen ressamı kucaklarım...

Gül Anne ile ilgili en çok gücüme giden, onun bundan bir yirmi yıl önce yaşadığı bir olayı hala kaleme almayışımdır. Şöyle böyle geçiştirmemdir...

Bir gün, onu dağ yamacındaki evinde bulurlar. Gene işinde gücündedir. Ya ineğini sağar, ya sütünü çalkalar...

Köy muhtarının yamağı:

"Seni, bizim makama istiyorlar - der.

Gül Anne, bunun üzerine biraz düşünür. "Acaba, bu ne iştir? Benim muhtarla bir alıp veremediğim bir şey yok ki!”

Çocuklarını aklına getirir. Hepsi dağılıp gitmiş dört bir yana...

Güçlükle belini doğrultur, değneğinin yardımıyla dizlerine tutunarak muhtarlığın yolunu tutar.

“Kendine bir güzel ad beğen, bakalım, Gül Teyze, diye yaklaşır ona katip kız.

Uzun bir listeden, çeşitli adlar sayar ona genç kız.

Yaşlı kadın, bu adlardan, bu işten bir şey anlamaz.

"Uzatma teyze, işimiz başımızdan aşkın!”

“Bildiğinizi yapın! Benim gül gibi adım var!”

Ve içindeki o hiç kimseye fark ettirmediği müthiş isyanıyla evin yolunu tutar...

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
24Nis

Bir fesin kaderi

14Mar
23Şub
12Şub

CEMRE DÜŞÜŞÜ

31Oca

Benim günüm geliyor...