CEMRE DÜŞÜŞÜ - Mehmet ALEV

CEMRE DÜŞÜŞÜ


 
İnsan ve doğa! İç içe bağlı iki nesne.
Bu kopmaz ilişkiler ne zaman ortaya çıkmışlardır?
Bunu kesin kestirmek hemen hemen olanaksızdır.
Bu ilişkilerin ortaya çıkışını, büyük ölçüde karşılıklı bağımlılıklara dayandırmamız yerinde olacaktır.
Bağımlılıkların doğa saatleri de diyebiliriz. Doğanın biyolojik saatleri, insanın saatleri ile ilişkili olup birbirlerini etkilerler.
Bu koşutları yaparken beşeriyetin takvimlerine de dikkat etmeliyiz.
Şamanizm ortaya çıkar çıkmaz, saatler de peyda olmuştur. İnsanların bayramlarını, şenliklerini bir izleyecek olursak, takvimlere göre hareket edildiğini, merdiven merdiven yükselişi, gelişmeleri göreceğiz...
Geçen yüzyılın altmışı yıllarına kadar birçok köylerimizde, bu takvime göre bayramlar, şenlikler düzenlenirdi.
Hele bahar bayramlarının her köye şumulü olduğu bilinir.
Ortarodoplar’daki Türk köylerinde de araştırma yapacak olursanız, yaşlı kimselerden bahar bayramlarıyla ilgili son derece otantik bilgilere rastlayabilirsiniz.
Bahar bayramlarını üç basamakta izlemeye çalışalım:
 
CEMRE DÜŞÜŞÜ - 14 ŞUBAT
 
Bununla ilgili şenlikler, şubat ayının ortalarında yapılıyormuş. Toprağa “cemre düşmesi” yeryüzünün genel ısınmasıyla ilgilidir.
Cemrenin düştüğü gün, her ailede en yaşlı kadın ateşteki külleri bir kaba doldurur, avludaki karın üzerine bir daire şeklinde serpermiş.
Bu, ne anlama gelmektedir? Karakış, aylardan beri hakimiyetini sürdürüyor, insanlara, hayvanlara bin bir azaplar çektirmiş...
Haydi, gitsin artık! Bu da ancak karakışın gözlerine kül doldurmakla, yolunu kızgın korlarla keserek mümkün olacaktır.
Örnek:
 
"Kalk, git artık Ayı dede, paslanma sede (sade)
Cemre düştü su üstüne, аl sana kül ak üzüne (yüzüne).
Kara çömlekler boşandı, аmbarda elek aşındı
Zabanın ( Zebani ) oku kurudu, bucakta kül çürüdü..."
 
Ayrıca daire içinde kalan kış, çıkış yolu bulamayıp mahvolup gider.
Başka bir inanış da bunu doğrulamaktadır. Kış, kar kendini unutan, tembel bir nesnedir. İnsanların, alıp başını gitmesini hatırlatmaları bu yüzden olacaktır.
Cemrenin düştüğü gün, karla buzla kaplı yollara kış aylarında olduğu gibi kül, kum ve çakıl döşemezler artık. Ot, çöp, çiçek kırıntıları serperler.
Bu eylemde de büyük bir anlam gizlenir. Toprak anaya bir uyarıdır. Ağaçlar, otlar, çiçekler sana dönüş için hazırlar. Onun sıcak bağrında olmak isterler...
Bundan sonra birçok tohumların çimlendirilmesine de geçilir.
Cemre ile ilgili düzenlenen bir başka olay da “yeni ekmek”tir. Daha sabahtan ekmek mayası, nohut unuyla karıştırılıp yoğrulur. Buna yoğurt da ilave edilir ve daha sonra küçücük ekmekler halinde ailenin fertlerine dağıtılır. Bu ekmekçiklerin nefis bir tadı vardır. Taş gibi sertleşse de, gene de yenir.
Evdeki kurumuş ekmek kalıntılar, kırıntılar toplanıp kurda kuşa verilir. Bu günden sonra onlar da kendi nafakalarını kendileri aramalılar...
Komşu Hıristiyan köylerinde, bu bahar canlanışı, güzel bir halk deyimiyle anlatılmıştır: “Atanas geldi, yaz geldi!” Yaz, ırk ve din ayrımı yapmaksızın herkese gelmiş demektir...

( Emel Balıkçı ve Mehmet Alev'in  "Evvelden Ezelden Balkan Folkloru" kitabından alıntıdır.)

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
24Nis

Bir fesin kaderi

14Mar
23Şub
12Şub

CEMRE DÜŞÜŞÜ

31Oca

Benim günüm geliyor...