• Haberler
  • Güncel
  • Türkler ve Bulgarlar, geçmişten ders çıkarıp, birlikte yaşamanın yolunu bulmalı

Türkler ve Bulgarlar, geçmişten ders çıkarıp, birlikte yaşamanın yolunu bulmalı

'Çok kitap yazdım ama en çok bu kitabımı seviyorum, en çok buna kaynak ve emek harcadım ve en çok bu eserimle gurur duydum. Gözlemlerimi ve hatıralarımı, deneyimlerimi ve yaşantılarımı, sevinç ve üzüntülerimi bu kitaba aktardım, bu nedenle en verimli ve en anlamlı kitabım oldu. Bu kitap bilim uzmanlarını ve eleştirmenleri göz ardı ederek, satış grafikleri ve okuyucu beklentisini düşünmeden, doğru bildiğimi yazabileceğim, en içten ve en samimi kitabımdır. Polisiye romanlarının ve aşk hikâyelerinin satış rekorları kırdığı bir pazarlama dünyasında azınlık hakları, etnik asimilasyon, zorunlu göçler ve kimlik dönüşümleri ile ilgili kitapların demode olup gençlerin ilgisini çekmediklerini de biliyorum. Ama yüz okuyucudan birine ulaşabilsem, yüz okuyucudan birine kendimi anlatabilsem, yüz okuyucudan biri bana teşekkür etse ne mutlu bana'

Türkler ve Bulgarlar, geçmişten ders çıkarıp, birlikte yaşamanın yolunu bulmalı


Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emin Atasoy, altı yüzyıl boyunca Bulgar halkıyla aynı toprakları ve aynı tarihi paylaşan Türk ve Pomaklarla ilgili ayrıntılı bir tarih çalışmasına imza attı.

Yazar Prof. Dr. Emin Atasoy, “Asimilasyon Çemberindeki Bulgaristan Müslümanları” adıyla Beta Yayınları tarafından basılan kitabında, Müslüman toplulukların kimlik savaşını ve Türkiye’ye göç dramını yazarken, Türk ve Bulgar kaynaklarının yanı sıra kendi gözlemleri ve anılarından da yararlandı.

Bulgaristan’ın, Avrupa ülkeleri arasında en yüksek Türk nüfus oranına sahip ülkelerden biri olmasına karşın, günümüzde bile, Türk bilim adamlarının dikkatini çekmeyi bir türlü başaramadığını ve bu nedenle Türkiye’de oldukça az sayılabilecek bilimsel çalışma yayımlandığını belirten Prof. Dr. Emin Atasoy, bu kitapla amacının, göz ardı edilmiş ve aydınlatılmamış olan azınlık sorunsalını aydınlatmak ve böylece Türk okuyucusuna doğru, detaylı ve doyurucu bilgiler sunmak olduğunu söyledi.

Kendisi de 1989 yılında, zorunlu olarak ailesiyle birlikte Türkiye’ye göç eden yazar Prof. Dr. Emin Atasoy, “Çok kitap yazdım ama en çok bu kitabımı seviyorum, en çok buna kaynak ve emek harcadım ve en çok bu eserimle gurur duydum. Gözlemlerimi ve hatıralarımı, deneyimlerimi ve yaşantılarımı, sevinç ve üzüntülerimi bu kitaba aktardım, bu nedenle en verimli ve en anlamlı kitabım oldu. Bu kitap; bilim uzmanlarını ve eleştirmenleri göz ardı ederek, satış grafikleri ve okuyucu beklentisini düşünmeden, doğru bildiğimi yazabileceğim, en içten ve en samimi kitabımdır. Polisiye romanlarının ve aşk hikâyelerinin satış rekorları kırdığı bir pazarlama dünyasında; azınlık hakları, etnik asimilasyon, zorunlu göçler ve kimlik dönüşümleri ile ilgili kitapların demode olup gençlerin ilgisini çekmediklerini de biliyorum. Ama yüz okuyucudan birine ulaşabilsem, yüz okuyucudan birine kendimi anlatabilsem, yüz okuyucudan biri bana teşekkür etse ne mutlu bana” diyerek kitapla olan duygusal bağını da ortaya koyuyor.

Gelecek nesiller için dersler ve uyarılarla dolu olan kitapta, iki komşu ülke olan Bulgaristan ile Türkiye’nin hoşgörü ve dostluk içinde yaşamalarının önemine dikkat çekilerek, etnik Bulgarlar ile etnik Türklerin Bulgaristan’da birlik ve beraberlik içinde yaşamları için geçmişten ders çıkarmalarının şart olduğu vurgulanıyor. Kapağında, Pomak bir genç kızın kına gecesi ve topluluğun gözyaşlarıyla dolu tarihsel geçmişinin sembolize edildiği kitap, 534 sayfadan oluşuyor.


 

 

 

 

Bakmadan Geçme