LOFÇA'NIN GARİP CAMİSİ

Tuna'ya dökülen Osma (Osım) Nehri etrafında gelişen şehrin Evliya Çelebi'nin ziyaretinde 20 mahallesi vardır ki, dördü Hristiyan, biri Yahudi, biri Kıpti, diğerleri de Müslümandır. Kayıtlarda ismi geçen bu mahallelerin bir kısmı şunlardır: Kâtip Veliyüddin, Mehmed Çavuş, Abdurrahman, Diksan, Çıngar, Mustafa ve Varoş. Ziyareti sırasında kasabada 10 kadar minare gördüğünü ifade eden F. Kanitz'in verdiği bilgilere göre, 1870 yılında Lofça'da 36 toptancı dükkân, 603 dükkân/işyeri, 14 han, 33 kahvehane, 2 hamam, 1 saat kulesi, 1 rüşdiye okulu, 10 ilkokul, 3 medrese ve 20 cami ve mescit varmış.

PAYLAŞ
Misyon Gazetesi -

LOFÇA’NIN GARİP CAMİSİ

Lofça şerhi, Bulgaristan’ın küçük il merkezlerinden biri olup, Koca Balkan’ın kuzeyinde Bulgaristan’ın merkezine yakın bir konumda bulunmaktadır. Eskilere uzanan tarihe sahip şehir, asıl kimliğini XIV. asırda Osmanlı hâkimiyetine girmesiyle kazanmıştır. Dağ ve kayalıklara yaslanmış ve kaleyle koruma altına alınmış yerleşim yerinin Osmanlılar tarafından fethi Yıldırım Bayezid döneminde olmuştur. Ancak belirli bir dönem şehre saldırılar devam etmiş, özellikle haçlı orduları epey hasar vermiştir. Strateş (Sıra-ateş/Sıra-taş) olarak isimlendiren mevki yakınlarında büyük cenkler olmuştur. O yüzden orada şehitlik varmış, oraya yakın tepelerden biri de Sinan Tepe’dir, rivayete göre, komutan Sinan Paşa orada şehit düşmüştür.

Şehir, Osmanlı döneminde önce Niğbolu, daha sonra da Tırnova sancağına bağlı bir kaza merkezi olarak varlığını sürdürmüştür. Osmanlılar şehri fetheder etmez imar etmeye başlamışlar ve asıl gelişimi o dönemde olmuştur. Atılan temeller, daha sonraki gelişmelere de esas teşkil etmiştir.

Tuna’ya dökülen Osma (Osım) Nehri etrafında gelişen şehrin Evliya Çelebi’nin ziyaretinde 20 mahallesi vardır ki, dördü Hristiyan, biri Yahudi, biri Kıpti, diğerleri de Müslümandır. Kayıtlarda ismi geçen bu mahallelerin bir kısmı şunlardır: Kâtip Veliyüddin, Mehmed Çavuş, Abdurrahman, Diksan, Çıngar, Mustafa ve Varoş. Ziyareti sırasında kasabada 10 kadar minare gördüğünü ifade eden F. Kanitz’in verdiği bilgilere göre, 1870 yılında Lofça’da 36 toptancı dükkân, 603 dükkân/işyeri, 14 han, 33 kahvehane, 2 hamam, 1 saat kulesi, 1 rüşdiye okulu, 10 ilkokul, 3 medrese ve 20 cami ve mescit varmış. Şehri ziyaret eden Evliya Çelebi ise XVII. asırda 30 mihraplı bir şehirden bahsetmiş ve bunların sadece yedisinin cami, diğerlerinin ise mahalle mescidi olduğunu belirtmiştir.

Yine 1840 yılında bir Tanzimat müfettişi olarak, Lofça’ya uğrayan Arif Hikmet Beyefendi 13 camiyi ismen zikretmiştir: Hünkâr Camisi, Orta Cami, Ada Camisi, Köprü Camisi, Bayraklı Cami, Medrese Camisi, Yalı Camisi, Bozluk Camisi, Matlapçı Hüseyin Ağa Camisi, Mehmed Çavuş Camisi, Abdullah Ağa Camisi, Hacı Eyüp Ağa Camisi ve Varoş’ta Abacı Camisi. Bunlardan başka farklı kaynaklarda farklı cami isimleri geçmektedir. E. H. Ayverdi sayılarını daha fazla göstermektedir, ancak bunların bir kısmı farklı isimle anılan aynı camilerdir.

1960’larda yıkılan şehir merkezindeki camiden sonra sayılan camilerden sadece birisi kalmıştır: Varoş’ta, Deli Hamam’ın yakınındaki mütevazı cami. Bu caminin saydıklarımızdan hangisi olduğu ihtilâflıdır. M. Kiel, Hünkâr Camisi olduğunu, cami girişindeki kitabeden hareketle bazı araştırmacılar ise Matlapçı Hüseyin Ağa Camisi olduğunu söylemektedir. Ancak yapmış olduğumuz araştırmalar sonucunda bu caminin her ikisi de olmadığı kanaatine vardık. Zira Bayezid veya Fatih’e izafe edilen Hünkâr Camisi gibi medresesi de olan bu mabedin Varoş mahallesinde ve böyle ufarak olması pek uygun görünmemektedir. Kitabeden hareketle ortaya atılan iddianın doğruluğu da ciddi sorunlar taşımaktadır. Zira kitabesi bugüne gelen tek camide bulunan Hacı Hüseyin’in yaptırdığı caminin başka mahallede olduğu yönde güçlü deliller bulunmaktadır. Kaldı ki, A. Hikmet, Varoş’ta bir cami bulunduğunu, adının da Abacı Camisi olduğunu bildirmiş, ilâveten orada Cuma namazı kılınmadığı notunu düşmüştür. Lofça tarihini ele alan A. İşirkov da bu görüşü doğrulayacak bilgi paylaşımında bulunmuştur.

Velhâsıl, bugün Lofça’nın Varoş mahallesinde nehir kenarında bulunan camimiz büyük bir ihtimalle Abacı Camisi’dir. Girişinde buluna kitabe, halk arasında dolaşan rivayetlere göre, merkezde yıkılan camiden getirilmiştir. Eskiden Cuma namazı kılınmayan bir mescit olan bu eser, zamanla şehirde başka cami kalmadığı için camiye dönüştürülmüştür. Komünizm döneminde işyeri olarak da kullanılan cami tarihi bir eser olma özelliğini günümüze kadar korumuştur.

Diktörtgen planlı olup, yaklaşık 12x17 metre alana sahip olan Lofça Camisi, içeriden duvarla bölünerek üç bölüme ayrılmıştır: ibadet mahalli, orada bir kapıyla geçilen son cemaat mahalli olabilecek bir depo ve ibadet mahallinin sol kısmında bir kapıdan geçilen iki oda var. Bu odalar, imam odası ve abdest alma yeri olarak kullanılmaktadır.

Basitçe duvarda oluşturulmuş bir mihrabı bulunan caminin sonradan yapılmış ahşap bir minberi sağ duvara yaslanmış vaziyettedir. Moloz taşları ve aralarında kırmızı tuğlalar kullanılmak suretiyle duvarları almaşık kuruculuk tekniğiyle yapılmıştır ki, bu zamanla sıvanan giriş kısmındaki duvar haricindeki üç duvardan açıkça görülmektedir.

Kiremitle örtülü kırma çatılı caminin tavanı ahşap çatkılıdır. Caminin duvarları orjinalliğini korumuş olup, moloz taşları ve aralarında kırmızı tuğlalar kullanılmak suretiyle almaşık tekniğiyle yapılmıştır. Zamanla sıvanan giriş kısmındaki duvar haricindeki üç duvar camiye dışarıdan otantik bir görünüm kazandırmaktadır. Ayrıca caminin çift sırada yer alan toplam sekiz penceresinin alt sırada bulunan iki penceresi sivriltilmiş kemerlere sahiptir. Kıble duvarında yer alan bir pencerenin zamanla kapatıldığı anlaşılmaktadır.

Girişinde ve ön cephesinde küçük haremi bulunan cami ciddî anlamda restorasyona ihtiyaç duymaktadır. Yıllarca beş vakit namazda kapalı olan cami, sadece bayram namazlarında hizmet vermiştir. Ancak son birkaç yıldır Üstüreçli İbrahim Hoca tarafından Cuma namazlarına da açılmakta ve 8-10 kişilik cemaat toplanmaktadır.

Salih DELİORMAN,

Araştırmacı

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN