İNKOGNİTO ANKARA ZİYARETİ -1.

Gazetemin patronu, Ankara dönüşü bana first class bölümüne bilet siparişi etmişti ve bu beni bayağı şımarttı, uçağa bindiğimde, adeta omuzlarımın nasıl kabardığını hissettim.

İNKOGNİTO ANKARA ZİYARETİ - 1.

Gazetemin patronu, Ankara dönüşü bana first class bölümüne bilet siparişi etmişti ve bu beni bayağı şımarttı, uçağa bindiğimde, adeta omuzlarımın nasıl kabardığını hissettim.

Koltuğuma oturur oturmaz, laptopumu açtım ve çantamda taşıdığım Alexandre Dumas'ın Üç Silahşor romanını okumaya koyuldum.

Biraz sonra bütün koltuklar dolmaya başlayınca, gözlerimi elimdeki camdan ayırarak, kapıdan giren yolculara odaklandım.

Bunların çoğu, gündüz tamamlanan parti kongresine katılan konuklardı. Aralarında bir çok tanıdık simalar da gördüm. Bulgaristan'dan gelen bir parti genel başkanından sonra, salona İstanbullu bir milletvekili girdi ama nedense benim hemşehrimle selamlaşmadılar bile.

Acaba neden biri birilerini görmezlikten geliyorlar diye düşünürken, aklıma kongre salonunda gördüğüm o malum üç eski milletvekilimiz geldi. Bu üç kafadarın kongreye misafir olarak katılmaları medyadan tamamen gizli tutuldu, ne bir fotografları paylaşıldı, ne de herhangi bir haberde isimleri anıldı. İnkognito bir şekilde gelmişlerdi ve aynı şekilde ülkelerine dönmüşlerdi.

Bu esrarengiz olayı düşünürken, bir türlü elimin altında tuttuğum kitaba odaklanamıyordum. Aleksander Dumas, yaşadığı yüzyılda Avrupa'yı saran siyasal ve sosylal çalkantılarını anlatıyordu romanlarında. Üç silahşor, Monte Kristo Kontu, Demir Maske ve Siyah Lale'yi kimler okumamıştı?

Üç silahşor iki yüz yıl sonra bile hala keyifle okunan sürükleyici bir aşk ve macera romanıdır. Ama benim kafam şu bizim üç silahşora fena takıldı.

Kimler dolduruşa getirmişti bunları?

Yeni Türkiye'de, artık eski hamam, eski tas kuralı işlemeyecekti.

Bunlar neden, kendi seçtikleri başkana karşı kazan kaldırmışlardı? Ayrıca göçmenlerin arasındaki bir takım kariyeristlere çeşitli vaatlerde bulunulmuştu.

Bize düşen görev de bu günümüzdeki yeni üç silahşorun romanını yazmaktı ama bütün çıplaklığı ile...

Bora TAMER

Bakmadan Geçme