Sağlık

Sağlık Haberleri

Klimayı değil pencereyi açın koronavirüs yayılabilir

Kaliforniya Üniversitesi Davis Kampüsü ve Oregon Üniversitesi'ndeki bilim insanları, Kovid-19 hastalığına neden olan SARS-CoV-2 virüsü ile ilgili araştırmaları inceleyerek yayınladıkları klimanın koronavirüsü yayabileceğini pencere açmanın ise bu yayılımı durduracağını ifade etti. Akademisyenler, gün ışığının da kapalı alanlardaki mikropları öldürmekte faydalı olabileceğini de dile getirdi.

'Komplo teorisyenleri milyonlarca kişiyi depresyona sürüklüyor'

Psikiyatri Uzmanı Doktor Öğretim Üyesi Murat Altın, kısa bir zaman öncesine kadar tüm yaşantının normal olduğunu ancak şu an insanların evlerinin yanındaki parka, deniz kenarındaki bir yürüyüşe bile özlem duyduğunu ifade etti. Dr. Öğr. Üyesi Altın, 'Özellikle sosyal medyada dolaşan komplo teorileri ve felaket senaryoları, kişilerin Covid-19'la ilgili kaygılarını daha da artırmanın yanı sıra, her şeyin daha da kötü olacağı ve bir daha hiç düzelmeyeceğine dair bir inancın gelişmesine yol açtı. Bu da kişilerin resmi kurum ve kuruşlara, sağlık çalışanlarının önerilerine olan inançlarında azalmaya yol açarak bir ümitsizlik ortamına zemin hazırladı. Böylece milyonlarca kişide depresif semptomların ortaya çıkmasına neden oldu' diye konuştu.  

Ruh sağlığınızı koronavirüsten nasıl korursunuz?

  Anlık olarak haber ve gelişmeleri takip etmekten, kaygı verici, felaketleştirici haberlerden ve programlardan uzak durmalıyız. İnsanların büyük çoğunluğunun bu hastalığı atlatacağını düşünerek, en kötü senaryolara odaklanmaktan kaçınmalıyız. Her şeyin düzeleceğine ilişkin umudumuzu korumalıyız. Vaktimizi ilgi alanımıza giren, sevdiğimiz aktiviteler ile meşgul olarak geçirebiliriz. Mesela, kitap ve dergileri okumak, film ya da belgesel izlemek, müzik dinlemek, el işi yapmak, sevdiğimiz kişilerle iletişim kurmak olabilir.

Aşırı çay ve kahve tüketimi bağışıklık sistemine zarar veriyor

Evde çok vakit geçirildiği için çay ve kahve tüketiminin arttığına dikkat çeken Emsey Hospital'dan Beslenme ve Diyet Uzmanı Gökçe Bönce, çay ve kahvenin aşırı tüketilmesi halinde yol açacağı sağlık sorunlarına değindi. Bönce, 'Çay ve kahve tüketimini azaltmanın yolu su kullanımını artırmaktan geçer. Çay ve kahvenin ana maddesi kafeindir gün içinde çok fazla kafein tüketmek birçok sağlık sorununu da beraberinde getiriyor. O yüzden kontrollü içmelerini öneriyorum' diye konuştu.

Kalp hastaları koronavirüse karşı düzenli uyumalı

Fındıkzade Medipol Üniversitesi Hastanesi Kardiyoloji Bölümünden Uzm. Dr. Kemal Kunovac, 13-19 Nisan Dünya Kalp Sağlığı Haftası kapsamında kalp hastalarını koronavirüse karşı uyardı. Dr. Kunovac, 2019'un Aralık ayında Çin'in Wuhan şehrinden yayılarak kısa sürede tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgınının nedeninin COVID-19 virüsü olduğuna dikkati çekerek 'İnsanlarda genellikle soğuk algınlığına yol açan coronavirüs grubu MERS ve SARS gibi daha önce ölümcül üst ve alt solunum yolları enfeksiyonlarına neden olmuştur. COVID-19 virüsü bu aileye ait olan bir virüstür, ancak damlacık ve yakın temas yoluyla daha çabuk bulaşır, çok daha ölümcüldür' dedi.

Koronavirüse karşı nasıl beslenmeliyiz?

İstanbul Kent Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Dr. Öğr. Üy. Gizem Köse, tüm dünyayı ve ülkemizi de tehdit eden koronavirüse karşı beslenmenin önemini vurgulayarak nasıl beslenilmesi gerektiğiyle ilgili açıklamalarda bulundu.

'MUCİZEVİ BESİNLERLE İLGİLİ BİLDİRİMLER HALKI YANILTICI VE GERÇEK DIŞIDIR'

Özellikle son birkaç gündür yayınlanan mucizevi besinlerle ilgili bildirimlerin halkı yanıltıcı ve gerçek dışı olduğuna dikkat çeken Köse, 'Virüsler, bakteriler gibi hareket etmediği için sihirli bir besin takviyesi ya da akut tedaviyi sağlayacak bir besin bulunmamaktadır. Virüsten korunmamız ve yakalanma durumunda sistemimizden atabilmemiz için bağışıklık sistemimizi güçlendirmemiz gerekir. Bağışıklık sistemini güçlendirmenin en önemli yollarından biri bağışıklık öğelerini ve güçlerini arttırmaktır' dedi.

BU DÖNEMDE SABAHLARI MUTLAKA YUMURTA TÜKETİLMELİ

Özellikle bu dönemde sabahları yumurta tüketmesi gerektiğine vurgu yapan Dr. Öğr. Üy. Gizem Köse şunları söyledi: Bağışıklık öğelerimiz proteinlerden oluşur. Bu proteinler, yoğunluklu olarak hayvansal kaliteli proteinlerde bulunur. Bu yüzden protein içerikli yumurta, et, tavuk ve özellikle de balık tüketimini arttırmamız gerekir. Ancak etten üretilen ürünler (salam, sosis vb) bağışıklık sisteminin gücünü düşüreceğinden uzak durulmalıdır. Bu dönemde sabahları mutlaka yumurta tüketilmeli, yumurtanın içerisindeki öğelerin vücutta kullanılabilir hale gelmesi için yanında taze sebze tüketimi arttırılmalıdır. Ayrıca sağlıklı yağ asitlerini içeren ve kolay sindirilen bir protein olan balık sıklığı arttırılmalıdır. Balığın içerisindeki mineraller de bağışıklık öğelerinin oluşumuna destek olur.  Bağışıklık gücünü arttırmak için antioksidan alımını arttırmamız gerekir'

'FAYDALI OLAN ŞEYLERİ DE ORANLARINDA KULLANMALIYIZ'

İstanbul Kent Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Dr. Öğr. Üy. Gizem Köse, 'Öğünlerde farklı renkte sebze ve meyvelerin tüketimi ile renkleri onlara sağlayan bitkisel öğelerin alımı arttırılacaktır. Bir sebze ya da meyve ne kadar parlak ve renkli ise o kadar fazla öğe içerir' dedi ve ekledi: 'Aynı zamanda her renk farklı bir öğeyi temsil etmektedir. Örneğin; kırmızı renk likopen, turuncu renk ise karoten içeriğini gösterir. Mümkün oldukça her renk sebze bütün ana öğünlerde, ara öğünlerde ise parlak renkli (kivi, yeşil elma, portakal gibi) meyveler tüketilmelidir. Yeterli tüketim oranına bakarsak günde 2 porsiyon sebze ve 3 orta boy taze meyve yeterli olacaktır. Fazlasının bağışıklık sistemine desteği olmayabilir hatta enerji alımını arttırabilir. Bu yüzden faydalı olan şeyleri de oranlarında kullanmalıyız'

BAL VE KURUYEMİŞ TÜKETİMİ

Bal ve kuruyemiş tüketimine de değinen Dr. Öğr. Üy. Gizem Köse, 'Bağışıklığımızı destekleyecek öğelerden biri de doğal öğeleri içeren baldır. Özellikle üreticisine güvendiğiniz bal, propolis gibi arı ürünlerini kullanmak bağışıklığı güçlendirir. Sabahları tüketilecek 1 tatlı kaşığı bal öksürüğü engellemeye de yardımcı olur. Propolis ve arı sütü ise bağışıklık öğelerinin gücünü arttırmada destekçidir. Ancak üretimine güvenmediğiniz, glikoz şurubu kullanılan bal ve arı ürünlerinde bu öğeler bulunmamaktadır.  Bir diğer destek ise kuruyemişlerdir. Kuruyemişlerin özelliği içerdikleri vitaminden değil minerallerden gelmektedir. Mineraller çoğunlukla metabolizmanın işlemesinde ve proteinlerin yapımında görevalırlar. Özellikle çinko ve magnezyum gibi mineraller her ne kadar boyutları küçük olsa da neredeyse bütün enzim sistemlerinde görevalırlar. Bu yüzden günde 1 avuç kadar ceviz, fındık veya badem tüketmek bu dönemde bağışıklığın desteklenmesine yararlı olacaktır' şeklinde konuştu.

SU TÜKETİMİ ÖNEMLİ

Yeterli su tüketimi bütün hastalıkların önlenmesine önem arz ettiğini de söyleyen Köse şunları söyledi: 'Çünkü vücuttan uzaklaştırma yöntemlerimizden biri idrara çıkmaktır. Ayrıca kan dolaşımının düzenli sağlanabilmesi için günde en az 1.5 litre su tüketmemiz gerekir. Şu an içinde bulunduğumuz durumu da düşünürsek günde en az kg başına 30 ml su tüketmemiz salgından korunmamıza yardımcı olacaktır. Su yerine geçen bazı bitki  çayları (ıhlamur, adaçayı gibi) tüketilebilir. Ancak burada unutulmaması gereken bir şey var, o da çay ve kahve su yerine geçmez. Sadece su olarak en az 1.5 lt tüketmemiz, geriye kalan suyu ise çorba, ıhlamur, adaçayı, bazı sebzelerden almamız gerekir. Su olmadan besin öğeleri hücrelere taşınamaz. Bu yüzden fizyolojik süreçlerimizin aksamaması için sadece su olarak tüketmemiz gereken miktara dikkat edelim. Dünyaca ve ülkece zorda olduğumu bu salgında sağlık bakanlığının el yıkama ve toplu alanlardan uzak durma uyarılarına dikkat ettiğimiz sürece mucizeye ihtiyacımız kalmayacaktır. Beslenme, su tüketimi ve düzenli uyku açısından kendimizi desteklediğimizde de korunmayı güçlendiririz'

Coronamania ve insanoğlunun çaresizliği

Komplo teorilerini bir tarafa bırakacak olursak, her şeyin ötesinde doğanın kendi dengesi vardır. Mükemmel ayar mekanizmaları ile her zaman kusursuz denge sağlanır. Zorlanmaya başlayınca, krize girdiğinde doğal seleksyon mekanizmalarını devreye sokar, kendini resetlemeye başlar ve her zaman dengesini bulur. İnsan medeniyeti varoluşundan bu yana birçok evrimden geçerek gelişim konusunda inanılmaz mesafeler kat etmiş, etmeye devam ediyor. Ancak doğaya, ilahi güce karşı ne kadar çaresiz olduğunu bu salgın ile beraber bir defa daha gördük.

Hastalarına yaşam umudu aşılıyorlar

Sofya'da yaşayan Dr. Aya Taha ve Dr. Sezen Habilov, üç hafta öncesi nikah kıydılar ve balayına gitmek yerine, birkaç gün öncesi başkentin en büyük hastanesi "Pirogov'ta yatan Korona Virüsü hastalarının tedavisini gönüllü olarak üstlendiler.

Sekiz Kırcaalili Venedik'te ev karantinası altında tutuluyor

*** Kırcaali bölgesinde, Korona Virüsü, henüz can almadı, fakat İtalya'dan yurda dönüş yapmış olan  8 şüpheli kişi ev karantinasına altına alınmış durumda, 2 kişi ise Filibe'deki bir hastaneye kaldırılmıştır. Gurbetçi Erol Aradalı'dan edinilen bilgiye göre, İtalya' nın Venedik şehrinde bulunan 8 başka vatandaşımız da karantina ve gözetim altına alınmış durumda. Bu şahısların İstanbul, Çorlu ve Silivri'de yakın akrabaları bulunmakta.

Plevne Ve Gabrova'da Korona Virüsü Görüldü

*** Plevne şehrinde 27 ve 61 yaşlarındaki iki erkekte, Gabrovo'da ise 75 yaşındaki bir kadına ve bir sağlık personeline yapılan korona virüsü testlerinin pozitif çıktığı açıklandı.

Yağ oranınız yüzde 25'i geçiyorsa dikkat

İstanbul Rumeli Üniversitesinin Uygulama Hastanesi olan REYAP Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Hasan Abuoğlu, Dünya Sağlık Örgütü'nün obeziteyi, 'Vücutta hastalıklara neden olacak biçim ve oranda anormal, fazla miktarda yağ birikmesi' olarak tanımladığını belirterek, 'Vücut kitle İndeksinizin 40'ın üstünde olanlar morbid obez olarak kabul edilir. Vücutta yağ oranı ortalama olarak kadınlarda yüzde 22-28, erkeklerde ise yüzde 12-20 olmalıdır. Vücut yağ oranı kadınlarda yüzde 30 erkeklerde yüzde 25 üzerinde olması durumu obeziteyle ilişkilendirilir' dedi.

Koronavirüs en çok ABD'de konuşuldu

İlk olarak Çin'in Wuhan kentinde ortaya çıkan Corona (COVID-19) virüsü, tüm dünyayı tedirgin etmeye devam ediyor. Dünya genelinde yeni tip koronavirüsü nedeniyle can kaybı 2 bin 700'ü aşarken, virüsten etkilenen kişi sayısı 81 binin üzerinde. Virüs tehdidi devam ederken virüsten korunma yöntemleri ve tedavisi araştırılmaya devam ediliyor. Medya Takip Merkezi'nin koronavirüs ile ilgili medya yansımaları araştırmasında; koronavirüsün şubat ayının ilk 25 gününde Türk medyasında 41 bin 77 haberde yer aldığı saptandı. Araştırmaya göre bu konu; şimdiye kadar 51 vakaya rastlanan ABD'de, son 1 haftada 785 bin 734 haberde konuşulurken, şimdiye kadar 78 bin 64 vakaya rastlanan ve 2 bin 600'den fazlası ölümle sonuçlanan Çin Halk Cumhuriyeti'nde ise son 1 haftada 569 bin 506 haberde konuşuldu.

Isıtıp ısıtıp yemeyin: Bakteriler hızla çoğalıyor

'YEMEK MUTFAKTA BEKLEDİYSE TÜKETMEYİN'

Öğünlerden artan yemeklerin en kısa zamanda buzdolabına alınması gerektiğini belirten Altınbaş Üniversitesi Gastronomi Bölümü Öğr. Gör. Merve İşeri Uzunoğlu, özellikle tavuk, dana eti, yumurta gibi yüksek riskli kabul edilen gıdaların yanı sıra neredeyse tüm gıdaların zehirlenmeye yol açma potansiyeli taşıdığını hatırlattı.

Prof. Dr. Dodurka: Virüsleri engelleyemeyiz ama korunabiliriz

Veteriner İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tamer Dodurka,  son günlerde artan virüs hastalıkları hakkında bilgilendirme yaptı. Küresel iklim değişiklikleri, çevre kirliliği, insan nüfusunun artışıyla birlikte insanların yaban hayvanlarının yaşama alanlarına daha fazla müdahale etmesi sonucunda hayvanlarda mevcut olan mikroplarla insanların karşılaşma ihtimalinin arttığını belirtti. İstanbul Rumeli Üniversitesi Rektörü Dodurka, 'Bu çevresel etkenler, bir yandan insanların hastalıklara karşı direncini düşürürken diğer yandan da virüslerin genetik yapılarında 'mutasyon' adı verilen birtakım değişikliklere yol açmaktadır' ifadelerini kullandı.

Her 4 kişiden 1'i basur

Medicana Bahçelievler Hastanesi'nden Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Uğur Ekici, hemoroit hastalığı ve tedavi yöntemi hakkında bilgi verdi. Hemoroitleri, anüsün çıkış kısmında oluşan damar genişlemeleri olarak tanımlayan Dr. Ekici, 'Özellikle kış aylarında ve mevsim geçişlerinde bağırsak hareketlerindeki değişmelere bağlı olarak hemoroit hastalığı şikayetlerinde artmalar görülebiliyor. Toplumdaki 4 yetişkin bireyin 1'inde hemoroit görülüyor. Yaygın ve şikayetlerin olduğu aktif dönemlerde oldukça rahatsız edici, günlük aktiviteleri etkileyebilen bir hastalıktır' dedi.

KAŞINTI VE KANAMALARA DİKKAT

Hastalığın genellikle belirti vermediğini dile getiren Dr. Ekici, 'Sadece kaşıntı ve ara ara olan kanamalarla seyreder. Ancak hemoroit damarlarının genişlediği, ödemler nedeniyle şiştiği veya içerisinde kan pıhtısı oluştuğu zamanlarda şiddetli ağrı yapar. Hasta dışkılamaktan korkar çünkü her seferinde şikayetleri artar. Bu da kabızlığa yol açar. Aslında kabızlık hemoroidin en önemli sebeplerindendir. Ağrı, kabızlık ve kanamanın olduğu aktif dönemlerdeki kabız olma hali de hastayı bir kısır döngü içerisine sokar ve kabızlık nedeniyle şikayetler daha da şiddetlenir. Belirtileri hemoroit türüne ve derecesine göre farklılık gösterir. Dış hemoroidi olanlarda; anüs etrafında oluşan kaşıntı, ağrılı şişlik ve oturmakla artan ağrı yüzünden dışkılama esnasında kan görülebilir. Bu belirtiler genellikle birkaç gün içerisinde kendiliğinden kaybolur. İç hemoroidi olanlarda ise belirtiler daha az olabilir. Dışkılama esnasında kanama, genişlemiş hemoroit damarlarının dışarıya çıkması olabilir' diye konuştu.

HAREKETSİZ YAŞAM HEMOROİT NEDENİ

Karın içi basıncını arttıran tüm faktörlerin hemoroide neden olabileceğini söyleyen Dr. Ekici, 'Karın içerisinde oluşan kronik basınç artışları makattaki bölgesel kan akışını azaltarak anüs bölgesindeki kirli kan akışını yavaşlatır. Damardaki kan, önündeki basıncı aşamayarak normal yolunda kalbe doğru ilerlemekte zorluk çeker ve damarlarda göllenir. Zamanla damarlar genişler ve içerisinde kan pıtıları oluşur. Karın içi basıncı arttıran en önemli sebepte kronik kabızlıktır. Kabızlık esnasında ıkınmalar ve bağırsaklarda kalan gaita karın içi basıncı arttırır. Ayrıca gebelik ve doğum anne karnındaki basıncı artırarak kadınlarda sıklıkla hemoroide neden olur. Hemoroidin en sık sebepleri bunlar olmakla birlikte ayrıca; hareketsiz yaşam, ata binmek, bisiklet sürmek gibi bazı spor etkinlikleri de hemoroide neden olabilir. Ayrıca tuvalette uzun süre kalmak hemoroit için kolaylaştırıcı bir faktördür. Şikayetlerle başvuran genç hastalarda görsel muayene tanı için yeterli olmaktadır. Ancak 40 yaş üzerinde olan ve kronik kabızlığı olan hastalarda barsak kanserleri veya başka önemli hastalıkların birlikteliğini araştırmak amacıyla kolonoskopi önerilir' ifadelerini kullandı.

'BOL SIVI TÜKETİN'

'Hastaların birçoğu muayene olmaktan korkuyor, çekiniyor veya utanıyor o yüzden tanı geç konuluyor. Bu da hastalığın ilerlemesine neden oluyor. Zamanında tedavi edilmeyip ilerleyen hemoroitler ise derecesi arttıkça daha fazla ağrıya ve kanamaya neden olmakta hatta uzun süren kanamlar sonucu kansızlık gelişebilmektedir. Bağırrsak fonksiyonlarının ve nedenlerden biri olan kabızlığın düzeltilmesinde, hastalığın derecesine göre, Band Ligasyonu, cerrahi yöntem veya lazer kullanılan başlıca tedavi yöntemleridir. Hastalıktan korunmak için; beslenme tarzı kabızlığı engelleyen türde olmalı, bol sıvı tüketilmeli ve lifli gıdalara ağırlık verilmeli.  Kırmızı et ve unlu mamüller, pilav makarna gibi bol karbonhidratlı besin tüketimi azaltılmalıdır. Tuvalette uzun süre kalınmamalıdır. Dışkılama ertelenmemeli dışkılama ihtiyacı olduğunda tuvalete gidilmelidir. Dış hemoroit uzun süre oturmakla ilgilidir ve uzun süre oturmaktan kaçınılmalıdır. Günlük yapılan hafif sporlar ve yaşam biçiminde yapılan değişiklikler ile hemoroitten korunmak veya etkisini azaltmak mümkün olacaktır' dedi.

Unutkanlığın altındaki hastalık anemi olabilir

Toplumun büyük bir kesiminin anemi hastalığı ile karşı karşıya olduğunu ifade eden Medipol Mega Üniversite Hastanesi'nden Prof. Dr. Fatma Deniz Sargın aneminin belirtilerini açıkladı. Prof. Dr. Sargın, aneminin en önemli bulgusunun solukluk olduğuna dikkati çekerek, Derinin, dudakların, ağız içi mukoza dediğimiz kısmın soluk olması en önemli belirtidir. Bir de göz kapaklarının alt kısmına bakıldığı zaman normalde kanlı olan alandaki solukluktur. Bunlar belirler anemiyi ifadelerini kullandı.

'Gizemli virüs' yeni bir salgının habercisi olabilir'

Şimdiye kadar 9 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan ve Çin'de ortaya çıkan 2019-nCoV adı verilen corona virüs dünyada tehdit oluşturdu. Türkiye'de de virüsten etkilenmemek için İstanbul Havalimanı'ndaki Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğü ekipleri harekete geçti. Türkiye'de 'gizemli virüse' ilişkin herhangi bir hastanın olmadığını belirten Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da, Bizde şu an herhangi bir hastanın hatta riskli hastanın olmadığının altını çizmek istiyorum açıklamasında bulundu.

Eşi için 40 günde 20 kilo verdi

İstanbul'da yaşayan Melahat Erol'a 20 yıl önce şeker hastalığı teşhisi konuldu. 20 yılın ardından kalp rahatsızlığıyla hastaneye kaldırılan talihsiz kadında böbrek yetmezliği hastalığının başladığı belirlendi. Doktorlar tarafından diyalize yönlendirilen ev kadını Melahat Erol, 9 ay burada tedavi gördü. Eşinin hastalığına üzülen Ümit Erol ise böbreğini bağışlamak istediğini söyledi. Yapılan tetkiklerde kilosunun bu duruma engel olduğunu öğrenen esnaflık yapan Ümit Erol, 40 gün gibi kısa bir sürede 20 kilo verdi. 95 kilodan 75 kiloya kadar düşen fedakr eş, karısı için ameliyat masasına yattı. Nakledilen böbrekle yeniden hayata tutunan Melahat Erol ise eşine minnettar.

KANA KANA SU İÇSEM DİYORDUM

Diyalize girmekten çok korktuğunu ve bu dönemde birçok şeye hasret kaldığını anlatan Melahat Erol, O an başka bir şey düşünemedim. Ama benim için kaçınılmazdı, 9 ay boyunca diyalize girdim. Eşim beni diyalize götürüp getirdi. Su içmeyi çok özlemiştim, 'bir göl olsa da kana kana su içsem' diyordum. Şimdi gönül rahatlığıyla su içebiliyorum. Ara sıra sevdiğim yemekleri yiyip kendimi ödüllendiriyorum. Her şey şimdi daha da güzel dedi.

Böbrek bağışlamak isteyenlerin korkmaması gerektiğini ifade eden Erol, Eşim bana böbreğini verdikten 3 gün sonra ayağa kalktı. Ben çok sağlıklıyım. Onun hiçbir sorunu yok. Şu anda sağlıklı bir şekilde çalışıyor. Böbrek vermek isteyenler çekinmesinler. Bu Allah'ın bir emri. Allah 'birini ihtiyacı olana verin' diye 2 tane böbrek vermiş diye konuştu.

'HİÇ EKMEK YEMEDİM, DÜZENLİ SPOR YAPTIM'

Eşi için önce 20 kilo veren ardından ise ameliyat masasına yatan fedakr eş Ümit Erol ise yaşadıkları zorlu süreci şu sözlerle anlattı:

Eşime böbreğimi vermeye karar verdiğimde 95 kiloydum. 'Bu kiloyla böbreğini veremezsin' dediler. Kilo vermeye kafama koyup 40 günde 20 kilo verdim. Hiç ekmek yemedim, düzenli yürüyüşümü yaptım. Hastanede tartıldım, 75 kiloya düştüğümü gördüm. Kilom düşünce doktorlar karar verip beni hemen nakle alabileceklerini söylediler. Ben de hemen ameliyat oldum. Benim için çok iyi oldu. Eşim de kurtuldu ben de kurtuldum. Herkesin böbreğini bağışlaması gerektiğini düşünüyorum.

DİYABET BÖBREK YETMEZLİĞİNE GÖTÜRÜYOR

Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Böbrek Nakli Kliniği Sorumlusu Prof. Dr. Gürkan Tellioğlu, şeker hastalığının böbrek sağlığını tehdit eden hastalıkların başında geldiğini belirterek, Türkiye'de beslenmenin bozulması, egzersiz azlığı gibi nedenlerle kilolu insan sayısındaki artışa paralel Tip 2 diyabet sayısı artış gösteriyor. Buna bağlı olarak şeker hastalığı uzun vadede böbrek yetmezliğinin nedeni olarak karşımıza çıkıyor dedi.

BÖBREK VERİCİSİ İDEAL KİLOYA İNMELİ

Böbrek alıcısında kilonun nakle engel olmadığını anlatan Prof. Dr. Gürkan Tellioğlu, Fakat zayıflaması alıcı kişinin genel sağlığı açısından da istediğimiz hedeftir. Böbrek vericilerinde ise durum farklı. Kişi bize başvurduğunda sağlıklı kilo aralığının dışındaysa vücut kitle indeksi yüksekse onlarda önce kilo verme sürecini yürütüyoruz. Kilosu sağlıklı aralığa girdikten sonra, mevcut kiloda kalacağına ikna da olmuşsak böbrek vericisi olmasına izin veriyoruz şeklinde konuştu. 

Toplam 65 haber.