FETÖ'CÜLER NASIL VE NEDEN ARAMIZA SIZDI?

* FETÖ - 'irfan' karartma çetesinin uluslararası eylem kadroları, Sofya İslam Enstitüsü'ne sızmayı başarmıştı. * Hedeflerinde Bulgaristanlı Müslümanları inancından caydırmak, Hak'tan uzak tutmak vardı. * FETÖ-cüler ile Hak ve Özgürlükler Hareketi yönetimi arasında, Türkiye'deki FETÖ yerleşkelerinde, 1 500 (bin beş yüz) Bulgaristanlı Türk ve Pomak gencin eğitim yoluyla bilincinin karartılması sözleşmesi imzalandı. * Türkiye Cumhuriyeti'ndeki FETÖ okullarından dönenler, bir kere kara kadere semer olmayı kabul etmişlerdi.

FETÖ'CÜLER NASIL VE NEDEN ARAMIZA SIZDI?

* FETÖ - “irfan” karartma çetesinin uluslararası eylem kadroları, Sofya İslam Enstitüsü'ne sızmayı başarmıştı.

* Hedeflerinde Bulgaristanlı Müslümanları inancından caydırmak, Hak’tan uzak tutmak vardı.

* FETÖ-cüler ile Hak ve Özgürlükler Hareketi yönetimi arasında, Türkiye'deki FETÖ yerleşkelerinde, 1 500 (bin beş yüz) Bulgaristanlı Türk ve Pomak gencin eğitim yoluyla bilincinin karartılması sözleşmesi imzalandı.

* Türkiye Cumhuriyeti'ndeki FETÖ okullarından dönenler, bir kere kara kadere semer olmayı kabul etmişlerdi.

Dernek merkezimize, Sofya İslam Enstitüsü'nden geçmiş kadrolardan uğrayan yoktu. İslam ideallerini, Türk ocaklarından her birine ulaştırmak için, bu kişilerin bize olan ilgisiz kalışı tepeden bakışı dikkatimi çekti.

Bir hıristiyan ülkesinde olsa da, 1989’dan sonra açılan Sofya Yüksek İslam Aydınlık Enstitüsü'nde yetişenler, eğitim süresince Hz. Muhammed’in koruması ve himayesi altında bulundu, halkımızın desteğini aldı. Hocalar, Bulgaristan’dan olanlardan fazla, Türkiye Diyanetinden gelmişti. Onların arasına, FETÖ - “irfan” karartma çetesinin uluslararası eylem kadroları da bu enstitüye sızmayı başarmıştı. Yıllar içinde, İslam dininin istismarcıları oldukları ortaya çıkan bu hocalar, Balkan Müslümanlığı arasına çok yanlı dağılan bir sürüdendi...

İslam bilim ve medeniyetini çarptırmanın temel hedefleri içinde yer aldığını kim bilebilirdi. Hedeflerinde Bulgaristanlı Müslümanları inancından caydırmak, Hak’tan uzak tutmak vardı.

Birinci ihanetçilerin gelişi, kurucu Rektör Dr.İsmail Cambazov’un anlattığına göre, daha 1990’ların hemen başında oldu. Sızmalar, Romanya üzerinden geldi. Yerli Müslümanlarla birlikte secdeye durdular. FETÖ fedaileri kapıyı “gönüllü eğitim hizmeti” sunmak için çaldı. 1992-93 yıllarından yapılan hazırlıklardan sonra, FETÖ-cüler ile Hak ve Özgürlükler Hareketi yönetimi arasında, Türkiye'deki FETÖ yerleşkelerinde, 1 500 (bin beş yüz) Bulgaristanlı Türk ve Pomak gencin eğitim yoluyla bilincinin karartılması sözleşmesi imzalandı. Bu ittifakın temelinde ise, Bulgaristan Türklerinin, 1989’da şahlanan ruhunun köreltilmesi, gençlerimizin uyuşturularak, doğa bilimlerinden, tarih, sosyoloji ve felsefe dibi disiplinlerden uzak tutulması ve yüzeysel bilgilerle cahil bırakılması vardı. Ahmet Doğan ve Osman Oktay gibi söz sahipleri, daha o zaman FETÖ kurumlarındaki eğitimin, gençleri cahil ve Türk kimliksiz bırakmaktan başka hiçbir işe yaramayacağını biliyorlardı...

Türkiye Cumhuriyeti yüksek okullarına, üniversite ve enstitülerine kaydı yapılan gençlerimizin “beyinsiz” ve “özürlü” oldukları şaibelerini yayanlar da onlardı. Bu etkinliğin hedefinde, 100 yıl ezilen Bulgaristan Müslümanlarının, Türk kimlik ve ruhunu yitirmesi, onları tamamen Türkiye’ye halkından ve soydaşlarımızdan koparmak vardı. Bu noktada, FETÖ ve HÖH hedefleri örtüşmüş, yolunu bulan su akmaya başlamıştı. Bu gelişmeler çok uzun zaman böyle sürdü gitti.

Bulgaristan’a kapağı atan ve kısa bir süre sonra “Zaman” gazetesini ve “Ümit” dergisini Sofya’da çıkaran bu kadro daha sonra ofisler açtı, erzağı bitmeyen köfte sofralarını bizde de kurdu, aydınların şuurunu kıskıvrak düğümleyip, ağır manevi baskı uyguladı. Türkiye Cumhuriyeti'ndeki FETÖ okullarından dönenler, bir kere kara kadere semer olmayı kabul etmişlerdi.

Sofya’da düzenlenen FETÖ - Hoşgörü - Dinler arası dialog vb şölenlerde, Bulgaristan Türklerinin ruhunu hançerlemiş, ihanetçi ajan Ahmet Doğan gibi ömründe camiye girmemiş döneklere, En Yüksek İslam Dünyası Ödül ve Plaketleri sunuldu. Onun sayesinde, Baş Müftülüğümüze ve Bulgaristan Müslümanları Diyanetine el atmak, Bakanlar Kurulu ve devlet katında tüm Müslümanlarımızı temsil etmek istemişlerdi. İftar Sofralarına papazları davet etmekten çekinmemişler ve kutsal günlerimizin tadını kaçırmışlardır.

Yüz karası olaylar sıralamakla bitmez. Özellikle kendi kadrolarını kapalı bir sistem içinde yetiştirmeye özen gösterirken, ateist ve deist ayrımı yaparak, Bulgaristan Türk kimliğini parçalamaya ve ülkede kalanlar ile Türkiye’ye göç etmek zorunda kalanlar arasına kırmızı çizgi çekmeye, kardeşlerimizi birbirinden soğutmaya özen göstermişlerdir.

Yerli aydınlar tarafından iktidar katlarına uyarılarda bulunulsa da, çarpık ve bölücü gelişmeler, Bulgar milliyetçi çevrelerin stratejik öz amaçlarına hizmet ettiğinden dolayı, onlar bizde aradıkları ortamı bulabilmişlerdi. Yerli aydınlara, Türkçe gazete ve dergi basıp, yaymada engeller yaratılırken, onlara bütün olanaklar sunulmuştu.

Dinini seven, gerçek Müslüman, anasını babasını, atalarını, Kuran'ı ve Vatanını sevip sayan, bağrına basan kişidir. Bulgaristanlı Müslümanları ezmeyi ve ruhsuz bırakmayı, halk aydını ve öncüsü imam, hoca, müftü değil, dikkati çeken çok büyük bir özellik daha var. Yıllar içinde, özellikle Romanya üzerinden gelen ve Sofya İslam Enstitüsü'ne hoca olarak sızan kadrolardan hiç biri derslerde Vatan dememiştir. Vatan konusunu açmamıştır. Tartışmamıştır. Sonra da biz, yeni yetişen kadrolar arasında, yürekli İslam din adamı ve Vatanınıı seven aydın Müslüman hoca eksikliğini görünce şaşakaldık. Nüvvab kadroları farklı bir ruh taşıyor, halka yakın ve karşılaştırmalı bir Türkçe ile fikirlerini kolaylıkla indirebilirken, yeni kadrolar doğru dürüst Türkçe konuşamıyor ve çekingen tipler olarak ortaya çıktı.

Ne yazık ki, FETÖ'cü hoca, gazeteci ve ruh çökertici militanların, İslam Enstitüsü’nün bir din adamı kuluçkası haline getirmesi yıllarca başarılı oldu. Onlar, din ezberciliğini yerleştirdiler. Düşünen din adamları yetiştirilmesi çabalarına darbe üstüne darbe vurdular. Türkçemizi küçümsediler, kırıp döktüler. Ana dilimizde mantıklı olana saldırdılar, atasözlerimizi unutturdular, şairlerimizin eserlerine önem göstermediler. Hain Fethullah Gülen’in düzmecelerinden başka eser basmadılar. Bulgaristan Türk Edebiyatını, Bulgaristan Türklerinin halk kültürünü hiçe saydılar. Geleneklerimizi, Kırcaali meydanında aşure dağıtmaya indirgediler...

Belirli zamanlarda bu kadrolardan bazıları, Türk dili öğretmenliği de yaptı. Maalesef, Bulgaristan Türk Edebiyatı konusunda, boş balon gibi derse girip çıktılar. Hiçbir konuda inceleme yapılmadı. Tarih derslerine girenler, Sultanların isimlerini ve bazı tarihleri sıralamadan ileri gidemediler. Tarih mantığından yoksun bu kişiler, Cumhuriyet tarihini ve Atatürk inkılaplarını, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilerlerken yükselişini tablo edemediler. Öyle bir Müslüman nesil yetişti ki, Bulgaristan gerçekliğini anlamakta güçlük çekiyor. İyi oldu da öğrencilerin bazıları, başka Yüksek Enstitü ve Üniversitelerde ders gördüler ki, halk aydını konumunda mevzilenebildiler.

Yurtseverlik ocaklarının birer ikişer neden yanmadığı, Bulgaristan Müslümanlarının tek Yüksek Enstitüsü olan bu kurumdan neden yüreği yüreğine sığmayan, vatan sevgisini bütün ülkeye tebliğ eden kadrolar çıkmıyor diye düşündüğümüz olmuştur...

Oya CAMBAZOĞLU

Bakmadan Geçme