DURU YÜREK VE MİLLİ BİLİNCİN VUSLATI

Bulgaristan Türk Edebiyatı içinde doğan ve içinde yetişen büyük çınarlardan biri yıkıldı. Şair ve araştırmacı yazar, romancı Niyazi Hüseyin Bahtiyar aramızdan ayrıldı ve vuslat yoluna yöneldi. Beraberinde zengin sözlü ve yazılı edebiyatımızın esintilerini götürdü. Bize de öğütleri, yürüdüğü yolun izleri, değerler kaldı.

PAYLAŞ
Misyon Gazetesi -

DURU YÜREK VE MİLLİ BİLİNCİN VUSLATI


Niyazi Hüseyin Bahtiyar’ın şiirlerindeki temalardan biri Bulgaristan Türk Edebiyatı’nda önemli yer tutan Vatan ve Anavatan sevgisidir. O, “Teşhis Yerine” adlı şiirinde Vatanın ne kadar önemli olduğunu, ona nasıl sahip çıkmamız gerektiğini çok akıcı ve güzel bir dille ele almıştır:


Malını yitirirsen eğer

Tedirgin olma sakın

Malı yine kazanırsın.

Onurunu yitirirsen eğer


Yarı gücün gitti demektir

Aklını başına alırsın.

Cesaretini yitirirsen eğer

Her şeyin kaybedilmiş demektir

Sen bir sıfır kalırsın.


Vatanını yitirirsen eğer

İşin en kötüsü işte budur

Ölüler gibi tamtakırsın.


Bulgaristan Türk Edebiyatı içinde doğan ve içinde yetişen büyük çınarlardan biri yıkıldı. Şair ve araştırmacı yazar, romancı Niyazi Hüseyin Bahtiyar aramızdan ayrıldı ve vuslat yoluna yöneldi. Beraberinde zengin sözlü ve yazılı edebiyatımızın esintilerini götürdü. Bize de öğütleri, yürüdüğü yolun izleri, değerler kaldı.

O, edebiyatımızı 3 periyoda bölmüştü: Birincisi 1944 yılına kadar olan dönem; İkincisi 1944 yılından 1989 yılına kadar olan dönem ve Üçüncüsü 1990’dan sonra günümüze kadar olan dönemdir. O bu 3 dönemi sımsıkı birbirine bağlı görüyordu ve birbirinin devamı olduğunu belirtiyordu. Birinci dönemde en önemli kültürel ve ebedi olayın, Atatürk’ü tanımamız, Latin Alfabemize geçmemiz ve yeni yazı dilini benimsememiz olduğuna vurgular yapıyordu.

Bahtiyar son 2 dönemin en üretken orta direklerinden biriydi. Birinci dönemin sıkıntılarını, komünist dönemin “ya asimile olursun ya göç edersin” zulmünde bizzat yaşadı. Yaratıcı hiçbir zaman yalnız yanmadı. Edebiyat kulübü kurdu, genç kalemlere ilham oldu. 50 yıl yazar, şair, edebiyatçı yetiştirdi. Kırcali ilinin Karagözler (Çernooçene) yaratıcı kalemlerinin hocası odur. Dernek çalışmalarında 20 yaratıcı şair ve yazar ytiştirmiştir.

Bulgaristanlı Türklerin edebiyatının önemli isimlerinden biri olan Hüseyin Niyazi Bahtiyar, 17 Şubat 1927’de Tırgovişte’ye bağlı Turnaovası köyünde dünyaya geldi, ilkokul ve rüştiye eğitiminden sonra Şumnu’da “Nüvvab”ı bitirdi. Sofya Üniversitesinin Türkoloji bölümünün ilk öğrencilerinden biri oldu. Hayat boyu öğretmenliği ve edebiyatçılığı birleştirdi. Üniversite öğrenciliği yıllarında Sofya’da çıkan “Yeni Işık”, daha sonrasında da Kırcaali’de çıkan “Yeni Hayat” gazetelerinde görev almıştır.

O, Bulgaristan Türk edebiyatı gönderinde dalgalanan bir bayraktır. “Işık Yağmuru” adlı kitabının ilk şiiri “Türk Bayrağı” dır.


Bu bayrak bizim bayrağımız

Pırıl pırıl dalgalanan halis Türk bayrağı

Bu bayrak bizim her şeyimiz

Bizimdir o, hepimizin her şeyimiz.


Malazgirt’ten Plevne ve Çanakkale Savaşına her şehit bizimdir, Kuvveyi Milliye, İstiklal ve Cumhuriyet, Çankaya’da dalgalanan al sancak ve Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk hepimizindir diye haykırdı o. Yaratıcılığında “mavi gözlü kartal” Mustafa Kemal çizgileri derindir. Şair ve yazar N. Hüseyin’in sanatında Türk Kimliği bilincindeki güçlü fırça darbesi bielik konusudur. Bu fikrini o şöyle dile getirdi;


Beraberlik her yerde birlik

Güçleri birleştirmek, yumrukları kenetlemek

Ulusumuza dirlik…

Yaratıcılığında derin yaraların kapandığına ve en büyük acıların unutulacağına asla inanmadı, çünkü kötülüklerin en kötüsünü kendisi de yaşamıştı. Vatanından kovulmuştu. Bu acı son gününe kadar dinmedi. Türklüğüne, Türk diline, Türkçe yaratmadan aldığı mutluluğa sevdalı bir şair ve yazardı. Öğrencilerine akıttığı bilgi deryasından;


Türk Dili en güzeldir/ en güzeldir Türk Dili

Dilimiz her şeyimiz/ her şeyimiz dilimiz

Ey sırada öğrenci/ sırada ey öğrenci

Görev güzel konuşmak/ güzel konuşmak görev

Halis altın dilimiz/ dilimiz halis altın


Bahtiyar, Türk tarihinin önemli dönemleri ve ortaya çıkardığı kahramanları şiirlerinde sık sık konu eder. Türkiye’deki yaratıcılık yıllarında onun en büyük eseri ölümsüz Mustafa Kemal Atatürk’ten başlayarak Balkanlar’da yetişen, Balkanlar’da Türk kimliğini, zaferlerini, kültür ve medeniyetini yaratan ve yaşatan büyüklerimizin biyografisini ve eserlerini 4 cilt halinde değerlendirip yayınlamasıdır. Aynı ilgiyi edebiyat dalına da göstererek ansiklopedik sunumda bulunmuştur. Büyük Türkler dizisinin birinci cildinde Atatürk’ün ardından Osman Paşa’ya, Yahya Kemal’e, Osman Keskinoğlu’na, Şeyh Efendi, Riza Tevfik, Süleyman Sırrı, Mehmet N. Deliorman, Pertev N. Boratav gibi yaratıcılara yer vermesi okurlarda “biz de şu dünyada iz bırakmışız” etkisi yaptı, Türk bilincini yüreklendirdi ve yeni ufuk açtı.

Bu eser, dörtnala koşan Kır atlarla Doğudan gelip Anadolu’da birer güneş gibi doğan, zirvelere pur pur ışıklar saçan, etnik köken, ırk gözetmeksizin dünya kültürüne en büyük hizmetleri dokunmuş, er meydanlarında şehit veya gazi ya da bilinmeyen onurlu büyüklerimizin parlak anısına adanmıştır.

Bu eserlerin içinde Bulgaristan Türklerinin dil, din, gelenek görenek, edebiyat ve kültür davası ve özellikle de bu kavganın uluslararası boyutları çok önemli yer almıştır. Seçtiğimiz bir alıntıyı aynen veriyorum;

“Bulgaristan’da Türklere karşı Jivkov isim değiştirme ve soykırım politikası başlattığında Azerbaycan devlet ve parti başkanı Haydar Aliev SBKP MK Politik büro üyesiydi. Parti MK Politik Bürosunda isim değiştirme ve Bulgarlaştırma konusu şöyle tartışılmıştı.

Bulgaristan’daki Türkler için Politik Büroda Jivkov’a müdahale etmesi için Mihail Gorbaçov’a çok baskı yaptım. Politik Büro bu mesele için özel olarak toplandı. Diğer Rus üyeler bile Jivkov’u tenkit ediyorlardı. Genel kanaat, ‘Bu adam deli mi?’ Bize ‘Sen Rus değilsin!’ deyip zorla başka millere geçirmek gibi bir şeydi bu adamın yaptığı. Dünyada bunun eşi yok, şeklindeydi diğer üyelerin yaptığı konuşmalardaki yorumlar. Ben de aynı şekilde konuştum. Bu havadan faydalanıp Jivkov’u durdurmak istiyordum. Ama Gorbaçov hepimize karşı çıktı. Özal ve Türkiye hükümeti Gorbaçov’a bir mesaj göndererek bu konuda ağırlığını koymasını ve isim değiştirme kampanyasını durdurmasını istemişlerdi. Politik Büro bu konuda bir karar alacaktı. Ama Gorbaçov bu işe karışmadı. “

Sevilcan YÜCE

 

HABERİ PAYLAŞ:

Yorumlar / 1

BUNLARA DA BAKIN