Sabri CON

Evet, ben bir iki yüzlüyüm

Sabri CON

 
Dur, yolcu! Hemen etiketi koymayın. İki yüzlüyüm deyince dalkavuk (ласкател) olduğumu anlamayın. Bir çıkar için hiç kimseye eyvallah çekmedim, yağcılık, yandaşlık yapmadım. Kimsenin elini eteğini öpmedim. Bir pire kadar rüşvet vermedim, almadım. İş ve mevki için hiç ama hiç koşturmadım, çünkü o işler mevkiler beni aradı, buldu. Bedava makarna, kömür hiç aklımın işi olmadı. Para için hiç “kurşun” atmadım. Maaşım ne ise onun dışında kazanç yolları aramadım. Konuya komşuya, köylülerime onlarca yüzlerce iş yaptıysam helalinden yaptım. Herkese yardım etmek kanımda canımda var. 
Kitaplarımın sayısının otuzu geçtiğini biliyorum da yazılarımın sayısını saymak mümkün değil. Yazılarımdan üç kuruş para kazanmadım. Kazanmayarak yazmaya da devam ediyorum. Ancak, başkaları adına yazıverdiğim yazılarla, kendi adlarına madalya alanlar oldu. Başkaları adına yazıverdiğim kitaplarla gururlananlar, göğsünü dövenler oldu. 
Yaşım 50 oldu, 60, 70, 80 oldu ama hiç kimsenin haberi olmadı. Yazıcılığımda 70 yılımı doldurdum, bundan da hiç kimsenin haberi yok. Neden? Çünkü sakin akan bir çay gibiyim. Böbürlenmek benim ahlakımda yok. İki şiir yazanlar “Ben şairim”, iki makale yazanlar “Ben gazeteciyim”, bir kitap yazanlar “Ben yazarım” diye kendi reklamlarını yaparken ben hep sustum. 
Bana gazeteci ve yazar diyenler var. Evet, uzun zaman gazetecilik yaptım, il muhabirliği yaptım, ufak tefek gazete ve dergilerde görev aldım, çocuklar için BALON, gençler için GÖNÜL dergilerinin yazı işlerini yürüttüm, ama hiçbir kere “Ben gazeteciyim, ben yazarım” demedim, diyemedim, demek de istemiyorum. 
Hikâye yarışmalarında birincilikler, ikincilikler aldım, hediyeler, ödüller, sertifikalar (грамота) aldım. Bunları ilk defa şimdi burada söylemiş oluyorum, çünkü konumuza düşüyorlar.
İnanın ki, buraya kadar anlattıklarımı sıkılarak yazdım, kusurlu görmeyin, yalan talan yok içlerinde. Bilinsin istedim.
İki yüzlüyüm, dedim ya… 
Okuduklarınızdan ne anladınız bilemem. 
Birinci yüzüm: Doğuştan bugünüme kadar yalanın ve yalancının en azılı düşmanıyım. Hırsızlığın ise daha büyük düşmanıyım. Sahtekârlık, dolandırıcılık, yolsuzluk, gözü doymazlık, saygısızlık, cahillik, eğitimsizlik, sözünde durmamak, rehavet (gevşeklik, tembellik, haylazlık), dikkate almamak, vurdumduymazlık, evlerde dağınıklık, sokaklarda çöplük, kamu malını korumamak, kıskançlık (hasetlik, çekememezlik), komşunun veya bir insanın kötülüğünü istemek, beddua etmek ve benzerleri beni “hasta” eden olgulardır… 
Bitmedi – kitap okumayı, araştırmayı, gerçekleri öğrenmeyi ve öğretmeyi, kendimde bir sorumluluk hissediyorum. Benden daha çok okuyanları, benden daha çok bilgili olanları severim, sayarım. Kavgadan, şiddetten, sigaradan, alkolden çok, çok uzağım. Dostluk, kardeşlik, eşitlik ve BARIŞ en büyük isteklerimdir. İnsanların sağlığını, refahını ve yüzlerinin gülmelerini görünce mutlu oluyorum.
İkinci yüzüm: Şakayı sevmek ve şakalar yapmak. Fıkra (анегдот) “hastasıyım”. Gazetelere mizah yazıları, sonra da “Ağlarken Gülmek” fıkra kitabımı yazdım yazalı öyle bir alışkanlık oldu ki, bazen şakanın dozunu kaçırdığım oluyor. Oysa amacım karşımdakini incitmek değil, tam aksine güldürmek ve sevindirmektir. Kırdığım kişiler varsa özür dilerim. Biliyorsunuz, fıkralar en kısa güldürü hikayeleridir. Gülmek ise sağlıktır…
Benim bir de şifreli yazılarım veya sözlerim oluyor. Bunlar bazı okuyucular tarafından ters (yanlış) anlaşılıyor. Dolayısıyla da moralimi “zehirleyenler” olabiliyor. 
Arkadaş, anlamalısın ki, şifreli dediklerim daha güçlü ve daha kısa söylenmiş ifadelerdir. Tırnak (“ “) içindeki yazılanların da ters anlamlı olduklarını anlamış olmalısınız. Günümüzde sansür nedeniyle, birçok kişi  zaten böyle yazmak zorundadır. Örneğin : Onu “seviyoruz” – gerçekte ise ondan nefret ediyoruz demektir.
Tüm okuyucularıma candan, yürekten selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum!

Yazarın Diğer Yazıları