Ramazan AYYILDIZ

Ayıp, ayıp, çok ayıp!

Ramazan AYYILDIZ

Bak, canım kardeşim, her dilde Gramer vardır, her dil okulda Gramer'iyle okunmadan kesinlikle doğru öğrenilmez. Sadece bir kaç yüz kelime benimsemekle, bir dili öğrendiğini zannedenler yanılmakta. Ayni kişiler, okul çağında o dili okumadıysa, o dilde edebi ve bilimsel  şekilde asla düşünemez. 
 
Hangi dilde düşünüyor biliyor musunuz? Okulda en çok öğrendiği dilde. Düşünebildiği dilde düşünüyor, başka bir dille konuşmak istediğinde, beyninde onu tercüme ederek konuşuyor. Bu konuşmalarından belli oluyor zaten. 
 
Bakınız, Haskova'dan bir HÖH milletvekili İzmir'e gelmişti. Bizim cemaate ana dilimizde hitap etti ve bizler bu konuşmayı kaydettik. Daha sonra ise Türk Dili hocalarıyla beraber inceledik. Anlaşıldı ki, genç vekilimiz hiç Türkçe okumamıştı, aileden, sesli ve görüntülü medyalardan öğrendiği kadar konuşabiliyordu. 
 
Aynı zamanda, bu vekilin Bulgarca konuşma becerisi, has Bulgarlardan daha temizdi; çünkü  kendileri okula başlamadan önce, ana dillerini yöresel şiveyle öğreniyorlar. Türkler ise ana sınıfı ve ilkokulda Gramer'iyle öğreniyorlar.
 
Kuzey Bulgaristan'da yapılan  bir araştırmaya göre, bazı genç Türk ailelerin çocuklarıyla, sokakta ve evde Bulgarca konuşulduğu tespit edilmiş. 
 
Bu tür ailelerin afacanları, ana dilimizi bir kaç yüz kelimeyle evdeki yaşlı ninesi ve dedesiyle konuşabiliyorlar. Bir nevi, artık o çocuğun Türkçesi “nine- dede dili” olmuş ve bir otuz dört yıl daha geçmeden küçük çocukların “nine-dede dili” de okuldaki resmi dilleri olacaktır…
 
Böyle giderse bu kesin olacak, Bulgaristan devleti boşuna mı dış Bulgarlara ulusal azınlık statüsü kazandırıyor? 
 
Bir ülkede ulusal azınlık olanların, kendi dillerinde okul açma hakları oluyor. 1959 yılına kadar Bulgaristan'da Türkçe öğretim yapan okullar vardı. Daha sonraki yıllarda onları devlet okullarıyla birleştirip tüm dersleri Bulgarca yaptılar. Lakin, Türk çocukları 2. sınıftan başlayarak liseye kadar zorunlu ana dilini okuyorlardı. 
 
Bizler, bir azınlık toplumu olarak, 1959 yılı öncesine göre değil, daha sonraki yıllarda olduğu gibi, her Türk çocuğunun ana dilini zorunlu şekilde okumasını istiyoruz. 
 
Böyle bir durum ve kazanılmış hak, asla ve asla Bulgaristan'ın birlik ve bütünlüğüne zarar vermeyecektir. 
 
1960'lı yıllarda memlekette iki dilde yazan şairler ve yazarlar vardı, kendilerinin yarattığı eserler, Bulgaristan edebiyatını ve sanatını zenginleştirdiler, kimseye bir zararları olmadı. 
 
Bakınız, artık XXI yüzyıldayız. Bir çok ülkede Ana Dili Bayramı kutlanmakta. Bu Ana Dili Bayramı'nı Bulgaristan'daki Türk çocukları da kutluyor. 
 
Okulda ana dili okunmadan, bu nasıl bir ana dili kutlamasıdır? Ayıp, ayıp, çok ayıp! 
 
Eğer, gerçek Avrupa Birliği yasalarına uyulmazsa, büyük dış güçler, örneğin Rusya, ülke bazında azınlıkları kışkırtabilir ve iç huzur bozulur. 
 
Hatırlarsanız, Jivkov rejiminin, 85-89 döneminde, bize karşı uyguladığı çirkefliklere ilk önce Gorbaçev karşı çıkmıştı; çünkü Sovyetler Birliği'nde yaşayan azınlık mensupları sorular sormaya başladılar. “Bizim kaderimiz de Ruslaştırma ile mi noktalanacak?” demeye getirdiler. Daha sonraki gelişmeler malum…
 
Bulgaristan'da gerçek bir AB demokrasisi yerleşti mi? 
 
O zaman niye bütün siyasi partiler, Jivkov'un yaptıklarını başka yöntemlerle devam ettirmeye niyetliler?
 
Siz, Jivkov'un eski badigardı Boyko Borisof'un niyetini duydunuz mu? 
 
Yıllar öncesi, Borisov ABD'deki Bulgar camiasına yaptığı ziyaret esnasında, kendisine Jivkov'un yaptığı yanlışlar soruluyor. Borisof'un ne demesi gerekirdi: " Bizim Bulgaristan Türkleri  çalışkan ve dürüst vatandaşlarımızdır. Onlar Türk isimleriyle, dini özgürlükleriyle yaşamalıydılar. Jivkov, çok yanlış yaptı. Ayrıca bizim Türklerin kimlik haklarının korunması için ikili ve çok taraflı imzaladığımız anlaşmalar var. Devletlerin büyüklüğü yüzölçümüyle değil, imzalarına sadık kalmasıyla ölçülür." 
 
İşte bunları demeliydi. Dedi mi? Hayır! Ne dedi biliyor musunuz. Duyunca inanamadım. Bende cevabının kaydı var. Bakın ne dedi: 
 
"Jivkov, taktik yapmadı, acemice davrandı. Hepsinin birden isimlerini değiştirdi, böylece Türkiye'yi ve dünyayı uyandırmış oldu. Taktik yapmalıydık. Yeni doğanlara zorunlu Bulgar ismi verecektik ve iki nesilde Bulgarlaşacaktı".
 
Boyko'nun, Jivkov'dan ne farkı var ki? 
 
Zalim  ve utanmaz herifler, ille de Bulgarlaştıracaklar...
 
Ama  biraz sıkar!

Yazarın Diğer Yazıları