Hafta sonu Bal-Göç kongresi var. Çok adaylı bir kongre .
Etrafımızda birçok arkadaşımız ne oldu da bir önceki kongrede desteklediğimiz yönetime, bu defa karşı olduğumuzu soruyor.
İşte asıl mesele de burada. Hiç bir şey olmadı. Hiç bir beklentimiz gerçekleşmedi. Destek verme şartımız yerine getirilmedi. Zamanında bu yönetime şartlı destek vermiştik.
Mevcut başkana, ki kendisinin seçilmesine çok çok büyük katkımızın olduğunu o sürecin içinde olanlar çok iyi bilir, şöyle demiştik:
“Bal-Göç’e Başkan olmaya geliyorsanız gelmeyin!
Bal-Göç’ün başkana ihtiyacı yok.
On kişi aday olur, biri seçilir olur biter.
Camiaya başkan olacaksanız yola çıkın!”
O da aynen öyle yapacağını söylemişti bize. Camiayı birleştirmeye, diğer STK ve SİAD’larla istişare mekanizmaları oluşturup onlarla sık sık bir araya gelip camiamızın sorunlarını tartışıp ortak çözüm yolları aranacağını belirtmişti.
Ama geldiğimiz noktayı hep beraber gördük. Bırakın camiayı birleştirmeyi başarmak, bizzat kendi şubeleri ile bağlarını koparmış; ama asıl hazin olan durum, kendi yönetimini bile bir arada tutamamış bir anlayış hangi camiayı birleştirecek?
BAL-GÖÇ, hangi faaliyetlerden bahsediyor, Allah aşkına?
Kongreye giderken Bal-Göç yönetimi her gün kendilerince faaliyet saydıkları birçok paylaşım yapıyor. Ama bakıldığında bunların hepsi popülist, klasik söylemlerden başka bir şey değil.
Her derneğin rutininde olan etkinlikleri faaliyet diye yansıtılmaya çalışılıyor. Paneller, geziler, şarkılar, türküler gibi insanımıza doğrudan zerre faydası olmayan etkinlikler.
Sabah, öğle, akşam faaliyet yapsa ne olacak, yapmasa ne olacak ?
Bizim dedemizin hep derdi ki: “Oğlum, sen kimin ne dediğine bakma sonuca bak”.
BAL-GÖÇ, neyin faaliyetinden bahsediyor? Camiayı bir araya getirememiş, diğer STK ve SİAD’larımızla istişare ve işbirliği oluşturamamış, insanımız ile bağları koparmış bir yapıya dönüşmüş.
Gençlere yönelik projelerden bahsediliyor, gençlik komisyonu bile yok ortada.
Balkanlar'a köprü olduk diyor, köprü diye bir şey kalmamış ona buna saldırmaktan.
Emeklilik dilekçeleri bile faaliyetten sayılıyor, oysa o dilekçeler zaten derneğin rutininden bir parça. Hiç yönetim de olmasa zaten yapılacak olan bir iş…
Burs veriyoruz deniyor; ama bu neredeyse sıradan her derneğin yaptığı bir şey. Yani kuruluş misyonundan çok uzaklaşmış ve dibin dibini görmüş bir kuruluş var ortada.
Bu son döneminde BAL-GÖÇ ün belki de tek olumlu sayılabilecek faaliyeti hukuk komisyonun verdiği hizmet; ama o da bu dönem iki haftada bir verilen hizmet, bir önceki Veli Öztürk zamanında neredeyse her gün veriliyordu. Başkan Veli Öztürk, orada neredeyse tam gün mesai yapıp, bu hizmeti insanımıza veriyordu.
Nihayetinde, bu dönemin başarısız bir dönem olduğu insanımız oradan daha da uzaklaşmasından ve kopmasından belli. Oysa üyelerinin dertleriyle dertlenen, sorunlarını çözen, haksızlığa uğrayanların arkasında duran, haksızlık yapanlardan hesap soran, tuttuğunu koparan, gerektiğinde kodu mu oturtan bir yönetime ihtiyacı var, bu camianın.
Mevcut BAL-GÖÇ yönetimi ile dibin dibi olduğunu gördük.
Şu anki başkan, göreve gelirken iddialı sözler söylemişti, kendisine göre dibi görmüş BAL-GÖÇ’ü ayağa kaldırmaya geliyordu güya. Camiayı birleştirecekti, üye sayılarını arttıracak, derneğe saygınlık kazandıracaktı; ama ortaya çıkan tablo her kriterde eski döneme göre çok daha kötü durumda olduğunu açıkça gösteriyor.
Bu hazirunda bile belli oluyor. Bir önceki kongreye göre hazirun sayısı neredeyse yüzde elli daha az.
Şu anki yönetim, Veli Öztürk dönemini, BAL-GÖÇ dip yaptı diye eleştirmişti; ama Allah’ın sopası yok
Asıl kendi yönetimleri Veli Öztürk'ün döneminden misli ile daha başarısız oldu.
Öyle ki bu başarısızlığa ortak olmamak için bizzat kendi yönetiminin yarısı oradan ayrıldı, ki bu kritere göre bile Veli Öztürk’ün yönetiminden ayrılan kişi sayısından daha fazla.
Kendi yönetimini bile bir arada tutamayan zihniyetten camiayı birleştirmesini beklemek abes ve iştigal.
Bu kadar başarısızlığa rağmen, dönemleri boyunca eleştirilecek fazlasıyla nedenler olmasına rağmen, mevcut yönetimi tek bir defa bile eleştirmedik. Üç buçuk yıl boyunca bizim tarafımızdan yazılmış, bu yönetime karşı hiç kimse tek bir eleştiri bile gösteremez. Ne şahsi olarak, ne de Misyon gazetesi olarak. Bu kadar başarısız dönem geçirmelerine rağmen, bir ihtimal kendilerine çeki düzen verirler umuduyla tek bir olumsuz söz etmemiştik üç kusur yıldan bu yana.
Ama artık bizim camianın, bu yönetim anlayışı ile bir üç yıl daha kaybetme lüksü yoktur; çünkü bizim nesil camiayı birleştirmek için son nesil. Bunu bizim nesil başaramazsa, arkadan gelenler hiç başaramaz; çünkü bizim çocuklarımız birbirini bile tanımıyor ki, kendi aralarında birlik beraberlik içinde hareket etsinler.
Bundan dolayı, bu camiayı artık vizyoner, büyük düşünen kişilerin bir araya gelerek yönetmesi gerektiğini söylüyoruz
Bu muazzam potansiyelli camia sadece yerelde değil, ülkemizi yönetmesi gerektiğini söylüyoruz.
Bunun için aklı selim, ortak akıl ile hareket edilmesi gerektiğini savunuyoruz.
Ancak bu şekilde büyük hedeflere ulaşabiliriz.