Bir sahil köyünde bile kesişse yolumuz, göçmen kuşları olarak birbirimizi anlarız dilimizden, halimizden…
Sıcakkanlıyız ne de olsa, sahildeki sohbetler, hotel lobisinde demlenirken ben de iliklerime kadar geçmişi hissediyordum.
Aydın beyin dedesi Balkan Harbi sırasında bebekmiş, Bulgar’ın hışmından kaçan ailesi, bebek ağlarsa yakalanırız diye mecburen dedesini dikenliğin arasına bırakıp gitmek zorundayken, babasının amcaları: ”Benim gönlüm kardeşimi bırakmaya razı değil, aile ayrılmaz, öleceksek birlikte ölelim! ”sözü üzerine, dönüp çalıların arasından dedesini almışlar…”
“Dedem babasız büyümüş, bir kış günü kayanın üzerine çıkıp hüngür hüngür ağlamış babasızlığına ”derken Aydın Bey, 1989 yılı Zorunlu Göç sonrası, İTÜ‘ de oğlunu, kızını okutmak için bir dairesini sattığını da belirtiyordu şimdinin gururuyla…
Muhacir diye ayrıştırarak, nefretle bakanlara cehalet diyorum sadece, kaybedilmiş topraklarda ödenen bedellerin sızısını yüreğimize gömerek hayata tutundu her birimiz, çocukları onların tek hazinesi ve geleceği olduğu için fedakârlar yavrularına büyüklerimiz.
“Balkan Harbi'nde Bulgar, bütün köyün erkekleri camide silahsız toplanırsa hiçbir şey yapmayacağız teminatı verip, köyün bütün erkeklerini beyaz kuşakla birbirine bağlayıp hepsini süngüden geçirip öldürmüş.
Bir tek ölüleri defnetsin diye, dedemin imam olan babası Emin efendiyi sağ bırakmış, köy halkı, gavurlar onun canını bahşettiği için, kendisine gavur imam lakabı takmış…
Balkan Harbi'nde, teyzem ve dayım dağlardan Yunanistan’a kaçmış, 17 yaşındaki teyzem orada evlenmiş, dayım harp bittikten sonra geri dönmüş , diye anlatırken babam, sanki o günleri yaşarmış gibi iç çekmeyi de unutmuyordu…
1951’de, tam Türkiye’ye göç edecekken sınırlar kapanmış, gavur imam lakaplı büyük dedem iki büyük oğlunu Kırcaali Adaköy’de bırakıp diğer üç erkek evladıyla Kuzey Bulgaristan’nın Şumnu ilinin Yusufhanlar köyüne göç etmiş…..
Bir sahil kasabasında, denizin enginliği kadar yüreğimizin derinliklerine gömdüklerimizi çıkarmıştık sohbette. Hemşehricilikten çok öteydi bizim hissiyatımız.
Kırcaali’nin o dik bayırları yararak geçtiğin, zorlu şartlarda filiz verdiği Adaköylü babam ile Cebel’in Cambaşlar köyünden Aydın Bey kıtlığa şahit olmuştu, mısır koçanlarının öğütülüp un yapılarak çorba yapıldığı kıtlığı, başka boyunduruk altındaki zorluğu, korkuyu ve şimdi de iki vatan arasında gidip gelen anıları ve duyguları sen nereden bileceksin?
Bizimkisi bir hayat mücadelesi; yalnız ,yoksun ama onurlu…
Yukarıdaki arama formları aracılığı ile Misyon Gazetesi arşivinde kelime, içerik, konu araması yapabilir veya gün-ay-yıl formatında tarih girerek tarihe göre haberleri listeleyebilirsiniz.
Çerez Bildirimi
Sitemizde, daha yüksek bir kullanıcı deneyimi sunmak ve deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla, Gizlilik Politikası, Çerez Politikası ve KVKK Aydınlatma Metni sayfalarında belirtilen maddelerle sınırlı olmak üzere ve ilgili yasal düzenlemeler çerçevesinde çerezler kullanıyoruz.