
Ne lider kaldı, ne de bir parti
Mümin TOPÇU
Şu an Bulgaristan'daki Türk toplumu ( Bu oluşuma Türkiye'deki büyük göçmen camiası da dahil olmasına rağmen), aciz ve güçsüz bir duruma düşürülerek siyasi ayağı tamamen kırılmış durumda.
Ortalıkta ne güvenilir, ne de kendini tamamen bizim insanımıza adamış bir siyasi liderimiz kaldı, bir sürü parti de buharlaşmış vaziyette.
Gerek komünist rejim esnasında, gerekse 1989 yılından sonra, Türk toplumu her zaman dışlandı, siyaseten de hep kapı dışı iteklendi.
Hele son yıllarda, öyle bir ağır hava estirildi ki, gitgide güya bir sürü "Türk liderlerimiz" ve "Türk partilerimiz" türemiş görüntüsü veriliyordu.
Bir sözle sahtekarlığın ve tepegözlüğün daniskası ile karşı karşıya bırakılmıştık…
Yalnız kimse, bütün bunları hangi "çelik elin" türettiğini sorgulamıyordu.
Yeniden boynumuz bükük, önümüz ise epey karanlıktı…
Bizim özgür ve bağımsız siyasi oluşumlarımız zaten hiç olmadı, buna asla izin verilmedi.
Zere kadar Türk kanı ve Türk ruhu taşımayanları, kendimize lider ilan ettik, halbuki bunlar sadece başkaları tarafından tayin edilmiş ve işaretlenmiş birer emir kuluydular.
Vaktinde bizlere eziyet ve çile çektiren kızıl generaller ve albaylar, rejim değişikliğinden sonra, derin devlet kisvesine bürünerek, ülkedeki Türk toplumunla dalga geçercesine, yeniden bizleri, bir tek kendi çıkarları doğrultusunda tepe tepe kullandılar.
Ulusal birlik ve beraberliği korumak namına, bizlerden, kendilerine karşıt bir toplum yaratmaktı bütün çabaları.
Bütün iyi niyetimize rağmen, kimseye yaranamadık, bizler her zaman kötü olanlardık, suçlu konumundaydık.
Doğup yetiştiğimiz memleketi bunca sevmemize ve bütün fedakarlıklarımıza rağmen, diğer etnistelere bize karşı durmadan kin ve nefret tohumları aşılanıyordu.
Halbuki, aynı bu devlet Bulgarlar için ne kadar önem arz ediyorsa, Türk toplumu için de o derece öncelikli...
Bütün bu antidemokratik siyasi gelişmeler, kesinlikle ulusal güvenlik politikası ürünü olmamalı.
Siyasi niyet, üslup ve davranış köklü değişime uğramalı.