
Kasırgalar Yaratan Koca Yusuf
Mümin TOPÇU
Dünyaca ünlü birçok Deliormanlı pehlivan, aynı zamanda Türk güreş tarihinin en ön sıralarında yer almakta.
Koca Yusuf, Kara Ahmet, Filiz Nurullah, Hergeleci İbrahim, Kurtdereli Mehmet Pehlivan, Alkayalı Hüseyin, Katrancı Mehmet gibi efsane isimleri hepimiz duymuşuzdur.
Bugün sizlerin dikkatine Koca Yusuf için hazırladığım bir derlemeyi sunuyorum. Zaten bunun için hoş bir vesile var. Geçen gün, Bursa'daki Tunalılar ve Deliormanlılar Kültür ve Dayanışma Derneği yöneticileri, kalabalık ve heyecanlı bir ortamda, Koca Yusuf'un göz alıcı bir anıtını açtılar.
Artık dernek binasının geniş bahçesinde, yüksek ve yemyeşil ağaçların altında, ünlü pehlivanımızın ruhu ve büyük şöhreti ebediyete kadar yaşatılacaktır.
Yusuf İsmail, Korkunç Türk (d. 1857, Şumnu, Bulgaristan – öl. 4 Temmuz 1898, Atlantik Okyanusu), Deliormanlı efsanevi Türk güreşçidir.
120 okkalık (144 kg) gövdesi, güreş becerisi, gücü ve sporcu ahlakı ile "Koca" lakabını almıştır. Ona "Koca" lakabı Filozof Rıza Tevfik tarafından sonradan verilmiştir.
Mindere çıkan ve grekoromen güreşi yapan ilk Türk pehlivanı olduğu sanılmaktadır.
Dünyada “Terrible Turk” (Korkunç Türk) olarak tanındı.
Sultan Abdülaziz, Sultan V. Murat ve Sultan II. Abdülhamit döneminde pek çok güreş yaptı.
Ününü bütün dünyaya yayan büyük pehlivan. 1857 yılında Şumnu’nun Karalar köyünde doğdu. Ufacık bir çocukken köyde danalarla boğuşmaya başladı, sonra kispeti ayağına geçirip güreşmeye koyuldu. Ünü önce Deliorman’ı, sonra Kırkpınar’ı kapladı.
Koca Yusuf yalnız Türk güreşinde değil, güreş dünyasında da büyük bir zirvedir. Er meydanları Koca Yusuf’u, güreş tarihimizin en büyük pehlivanlarından biri olan ve 26 yıl Kırkpınar’ın başpehlivanlığını elinden bırakmayan ünlü Kel Aliço’nun karşısında tanıdı ilk kez; çünkü Kel Aliço'yu tahtından indirmeye başarmıştı.
Ve o günden sonra Türk güreşinde Koca Yusuf’un devri başladı.
Er meydanlarında kasırgalar yaratıp rakip tanımayan bir kuvvet olarak ortaya çıkan ve yalnız cüssesinden ötürü değil, güreş değerinden ötürü de “Koca” sıfatını alan büyük Türk pehlivanı yenecek rakip bırakmadı.
Bunu fırsat bilen açıkgöz organizatörler onu Avrupa’ya götürdüler. Avrupa’dan sonra Amerika’da yaptığı güreşleri de kazanan ve dünyanın en ünlü pehlivanlarını sıraya dizen Koca Yusuf’a Amerika’da milyoner bir kadın aşık olmuştu. Bu kuvvet ilahından çocuk sahibi olmak istiyordu. Yusuf bunu işittiği zaman, “Ben buraya damızlık gelmedim” diye kükredi.
Koca Yusuf, Amerika’da, 18 Şubat 1898’den 21 Haziran 1898’e kadar 4 ay 3 gün kaldı. Bu süre içinde, Amerika’nın değişik kentlerinde tüm ünlü güreşçileri yendi. Amerika’nın en ünlü güreşçisi “Roeber” ile New York’taki ünlü Madison Square Garden salonunu dolduran 15.000’i aşkın seyirci önünde yaptığı maçta, güreşten önce seyircilere “Bu Türk Ayısını ayaklarınızın dibine atacağım!” diyen Roeber’i, daha 2. Dakikada dertop edip minderden aşağı, seyircilerin ayakları dibine fırlatması büyük bir olay teşkil etmiş. Seyirciler Koca Yusuf’u linç etmeye yeltenmişlerdi. (3 Mart 1898)
Avrupa ve Amerika’daki güreşlerinden 800 altın kazanmıştı Koca Yusuf. Bunları kemerine yerleştirip Fransız bandıralı La Buorgogne vapuru ile yurda dönerken bindiği gemi Atlas Okyanusu’nda sis yüzünden İrlanda bandıralı Cromartyshre gemisiyle çarpıştı. 721 yolcunun bulunduğu La Buorgogne, kaşla göz arasında sulara gömülüvermişti. Bu kez denizin içinde bir panik başlamıştı. Denize dökülenler, filikalara atlayıp canlarını kurtarmak istiyorlardı. Koca Yusuf da can havliyle bir filikanın kenarına yapışmıştı. Filika’da bulunanlar onun heybetli vücudu ile sandalı devirmesinden korktular. Önce yüzüne, kafasına kürekle vurmayı denediler. Fakat dev yapılı adamın çelik pençeleri sanki filikaya kilitlenmişti. Yarılan kafasından ve suratından akan kanlar pos bıyıklarının üzerine doğru iniyordu. Onun bu hali filikada bulunanlara daha büyük bir dehşet vermişti. İçlerinden canavar ruhlu bir tanesi filika içinde bulunan ve ipleri kesmek için kullanılan ufak bir baltayı kaptığı gibi o çelik pençelere vahşi bir ihtiras içinde rastgele indirmeye başladı. Bileklerinden kesilip kopan o çelik pençeler gevşedi ve Koca Yusuf’un o dev vücudu Atlantik Okyanus’unun derinliklerine sırtı yere gelmeden Hak’ka ulaştı…
Şair Sunay Akın, “Önce çocuklar ve kadınlar” adlı kitabında, Koca Yusuf’u konu alan “Okyanusa yenilen güreşçi” adlı bir bölüme de yer verdi. Akın, tarihçi Murat Sertoğlu’nun 1964 yılında Amerika’da yayınlanan “Wrestling” adlı güreş dergisinde Koca Yusuf’un anlatıldığı sayfalarda ulaşarak kazayla ilgili bilinmeyenleri anlattı. Akın, kaza sonrasına ilişkin şunları anlattı:
“Gemi battıktan bir süre sonra oralardaki küçük adalara 20 ceset vurmuş. Cesetlerin kazaya uğrayan geminin yolcuları olduğu anlaşılmış. Cesetlerden biri pek heybetliymiş. Üzerindeki kılıktan hangi milletten olduğunu köy papazı bile anlayamamış. Yalnız belinin çok uzun bir kuşakla sarılı olduğu görülmüş. Bu ceset de diğerleriyle birlikte kilisenin mezarlığına defnedilmiş. Bu Koca Yusuf’tur” diye anlattı.