
KABAKLARIN İSYANI
Mehmet ALEV
Demokrasi mi - dediniz. Hoppalla! – demek, yanlış duymamışım.
Bunca yıllardan sonra, böyle bir ülkeye, tam da kış ortasında, luppadak, diye demokrasi geliverir. Ha söyleyin, siz, hiç insanın gözleri kamaşmaz, aklı şaşmaz mı?
Sonra, bunca yıl diyoruz. Bu yıllar normal yıllar mıydı? Baskılar, zulümler sırtımızdan hiç eksik mi oldu?
Millet, o yüzden sokağa çıkıp, demokrasiyi giyinmiş, kuşanmış, gelinler gibi süslü püslü görmek ister.
Ve bu demokrasi günlerinde herkes, kendi başına bir parti, bir dernek, hatta vakıf kurmak heyecanı ve merakı içinde! Parti isimlerinde de hemence ” demokratlar, özgürlük, adalet, eşitlik” sözleri yer alıverdi, dikkat ettiyseniz.
Tam böyle bir anda kabakçılar da, niye bizim de bir partimiz olmasın, dediler. Yerden göğe kadar hakları vardı ve ” Özgür Kabakçılar Derneği” olarak kayıtlarını yaptırdılar!
Dernek başına da” üçkağıtçı” birini koydular. İlk başlarda dernek faaliyetleri su gibi akıyordu. Belki bundan olacak, bahçedeki kabakların da gönülleri bir hoş mu hoştu.
İlle, bizim dernek başkanı işleri giderek sapıtmaya başladı. “Eşitlik, hak, hukuk” sözcükleri, sadece parti ve dernek başlıklarını süslemeyi başarıyla sürdürdüler.
Kabakçılar derneği başkanı, davet edilen yerlere lüks arabasına atlayarak, koşarak gidiyor, sağ işaret parmağını havaya kaldırarak nutuklar patlatıyor. Bu arada davet edilmeyen yerlere de sokuluyor, bol sofralarda baş yerlere geçip, elini karnı üzerinde gezdirerek, bıyık altından gülümsemeyi eksik etmiyordu.
İş sadece gülümsemekle kalır mı? Sofra sonu da nutuklar eksik olmazdı.
Dernek başkanı o denli ünlendi ki, yurt dışından da davetiyeler almaya başladı.
Bu arada dernek üyeleri, hele de kabaklar, onun bu hareketinden hoşlanmamaya başladılar. Hadi, kendi dernekçilerine söz geçirebilir, onları rahatla susturabilirdi; ama şu kabaklar yok mu? Aylarca köklerine bir damla su verilmiyordu.
Ne yapsın, masumcuklar? Kimi dalında kurudu, kimi susuzluktan sap oldu.
Bu ağır koşullara rağmen ayakta kalanlar, toplanarak bir gün ortak bir karar aldılar: Protesto yapacaklar, haklarını arayacaklar!
Ama, kabakçı başı, hafiyelerinden kabakların protesto düzenleyeceklerinden haberdar olmuştu. Acil tedbirleri gecikmedi. Bahçe kapılarına çift çift kilitler vuruldu. Bu kilitler yetmezmiş gibi giriş çıkış yerlerine bekçiler tayin etti. Bu kadar sıkı tedbirler alındığı halde kabaklar, sokaklara, caddelere çıkamazlar, meydanları da dolduramazlar…
O halde yapacakları şeyler, ağaçlara tırmanıp, yüz aşağı sarkmak, duvarları boydan boya kuşatmaktı. Bu eylemlerini de gözden kaçmazcasına ustaca becerdiler.
Ne var ki, kimi satılmışlar, bahçeler yanından geçerken, kabakların isyanını görmezlikten geldiler. Hatta bazı kendini bilmezler, kabaklar bunu, kendilerini beğendirmek için yaptıklarını düşündüler.
Demek ki, onca beklediğimiz “demokrasi”, bir iş bitirmeden raflara kaldırılmıştı!