
Sen Hangi Evi Arıyorsun
Leyla ÖNER
Ev dediğin bazen bir kâğıda çizilen hayaldir, bazen bir ömre sığmayan özlem.
Bu sabah yine çok düşündüm…
Oğlumun sosyal medyası yok, belki zamanı da yok.
Ama ben ara ara “Dostlar Sitesi” diye yazdıklarımı WhatsApp’tan kendisine gönderiyorum.
Yavaş yavaş, sessizce, ama sağlamca yerleşsin diye zihnine…
“Senin köyün, senin deden, şimdi de senin evin oğlum” diyorum.
Siz gelmezsiniz belki ama gelmek isteyenler var.
Özlem çekenler…
Bizim nesil bu özlemden anca ölünce kurtulur.
Başladık bu projeye, tamamlamak boynunun borcudur.
O hep okudu, bir şey demedi.
Sadece bir gün şöyle dedi:
“Sen ne güzel yazıyorsun böyle…”
Bugün yine yazdım ona…
Geçmişimizi, özlemlerimizi, köklerimizi.
Kat kat evleri, yazlık villaları değil oğlum, hatıraları yaşatacak yuvaları diye anlatıyorum ben.
Bizim köyde, babaannenle dedenin dönüp tek başına yeniden kurduğu evi…
Satılan evlerini yıllar sonra geri alışlarını…
Bir bavulla çıktıkları yolu, dönüp elleriyle ördükleri o eski evi…
İşte şimdi, o ev senin.
Ve bu hayali gerçekleştirmek, yine senin boynunun borcu.
Sonra bir resim geldi.
Katlanmış bir kâğıt ve üstüne çizilmiş bir ev.
Tek katlı, sundurmalı…
Yere kadar camlı bir köşe, yemek masası tam orada.
“Sen, bu evi mi arıyorsun maketlerin arasında?” dedi.
“Hatırladın mı, bu çizimi?”
“Üniversitedeyken çizip bana vermiştin. Böyle bir ev hayal ediyorum demiştin.”
Sandın ki attım onu…
Atmadım, sakladım.
Bu yazıyı okuyan herkese sesleniyorum şimdi:
Ben artık sadece ev aramıyorum.
Evim var.
Ama yalnız kalanları, özlemle yaşayanları, bu toplum tarafından biraz unutulmuş olanları yanıma istiyorum.
Çünkü hayalim sadece birkaç evden oluşan bir proje değil…
Hayalim: Bir DOSTLAR KÖYÜ kurup yaşatmaktır…
Yalnız kalmayan, birlikte yaşlanan, aynı geçmişi, aynı yaraları, aynı umutları taşıyan insanların köyü…
Bu hayali beynimde çizdim çoktan.
Ve oğlum, senin yerin o çizimin tam ortasında.
Dayanağım sensin…
Güvencem de…