VATAN BİLİNCİ BİR VÜCUT OLMAKTIR

   106 yıl önce işte tam da bugünlerde Selanik şehrini savunan Hasan Tahsin Paşa, 35.000 asker ile bir tek kurşun sıkmadan 22 milyon mermi, 70 bin tüfek ve 300 kadar top ve 35.000 top mermisi ile birlikte Osmanlı'nın üçüncü büyük şehrini, Selanik'i Yunanlılara teslim etmiştir.    Şehre giren Yunan askerleri camilerde biriken halkı zorla çıkartmış, kimi camileri aynı gün içerisinde kiliseye çevirmiş, hamamlardan Müslüman kadınları eğlenmek ve tecavüz etmek için kaçırmış, hatta şehri teslim eden Hasan Tahsin Paşa'nın evini dahi basarak karısına tacizde bulunmuşlardı.

PAYLAŞ
Misyon Gazetesi -

VATAN BİLİNCİ BİR VÜCUT OLMAKTIR

   Geçenlerde Selanik'te şehri savaşsız ve direnişsiz bir şekilde ele geçirişlerini kutladı Yunanlılar.

   106 yıl önce işte tam da bugünlerde Selanik şehrini savunan Hasan Tahsin Paşa, 35.000 asker ile bir tek kurşun sıkmadan 22 milyon mermi, 70 bin tüfek ve 300 kadar top ve 35.000 top mermisi ile birlikte Osmanlı'nın üçüncü büyük şehrini, Selanik'i Yunanlılara teslim etmiştir.

   Şehre giren Yunan askerleri camilerde biriken halkı zorla çıkartmış, kimi camileri aynı gün içerisinde kiliseye çevirmiş, hamamlardan Müslüman kadınları eğlenmek ve tecavüz etmek için kaçırmış, hatta şehri teslim eden Hasan Tahsin Paşa'nın evini dahi basarak karısına tacizde bulunmuşlardı.

   London News'ta yayınlanan kapak ilüstrasyonunda, şehirdeki bir Türkün fesine Yunan ve Bulgar askerlerince haç çizilişi, haberin ve derginin kapak resmi yapılmış.

   “Yunanlılar zaferlerini kana buladı...” diye haber geçiyordu ülkelerine şehirdeki Avrupalı gazeteci ve diplomatlar.

    Ele geçirilen bu büyük şehirde büyük vahşetler görgüsüzce sahneleniyordu.

    Saatli camiden her akşam gelen tecavüz sesleri, burmalı camide Yunan askerlerinin içki alemleri ve Alaca imaret camiinin hocası Talip Efendi’nin kızının vaftiz edilmek üzere kaçırılması ve bir daha da bulunamaması...

   O kadar hukuksuzluk rapor ediliyordu ki...

   Osmanlı çaresizce seyretmek zorundaydı.

    Selanik vatandı.

    Eğer, hala o şekilde görüyor isek bunu, içimizde kutsal ve mukaddes bir sır gibi tutup, vakti belli bir güne dek bu ülkenin güçlenmesi, daha çok güçlenmesi için çalışmalıyız. Birleşmeli, bilinçlenmeli, geçmişe dair bu ve benzeri fotoğraflar ile milli gerilimimizi daim taze tutarak, dostça ve komşuluk ilişkileri ile insanlarla yakınlaşıp, içimizdeki mukaddes amacı da her daim canlı tutmalıyız.

   Bu fotoğraf çok eski bir tarihe ait değil. Daha o yüzyıl kapanmadan önce doğduk hepimiz. Ben de Selanik'e ilk gittiğimde 1999 senesi idi. Kaybettiğimiz yüzyılda görmüştüm orayı ilk kez.

   Ruhu, mimarisi, havası, ezanı ve selası çalınmış bir Selanik buldum.

   O günleri görenler henüz öldüler. Ancak fesine haçlar çizilenlerin çocukları hala hayattadır. Ne garip ki oralar ile ilgili hiç bir hassasiyetleri de yoktur çoğunun. Ama unutmayınız ki vatan bilinci bir vücut olmak gibidir. Vücudun neresi ağrır ise, el oraya gider. Kesilen kolu geri getirmek için görev kola değil, tüm vücuda düşer.

   Balkanlarla ilgili olmanız için, Balkan kökenli olmanız. Kafkaslarla ilgili olmanız için, Çerkez olmanız.

Ortadoğu ile ilgili olmanız için de Arap olmanız gerekmiyor.

    Vatanınızın sınırları, sizlerin ve bizlerin hafızasından 100 yıl önce çalınan bir coğrafyanın sınırdır.

    Vatanınızı tanıyın!

     Sizden nasıl çalındığını da bilin!

    Ama içinizde mukaddes bir sır gibi tuttuğunuz kutlu bir davanız da olsun!


Bora TAMER

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN