Nur içinde uyu, Latife Öğretmenim!

Bizler Latife öğretmenin çocuklarıydık. Türk olduğunu bilen , Türk dilini seven, doğru konuşmaya gayret gösteren ve bu başarımız her defa öğretmenimiz tarafından teşvik edilen çocuklardık biz.

PAYLAŞ

İlkokul dönemi, 8 yıl olan ve birinciden yedinci sınıfa kadar zorunlu Türkçe dersleri görenlerdenim. Nasıl da seviyorduk Türkçe derslerini. İple çekiyorduk haftada o iki günü. Birinci sınıfta öğretmenimizin okuduğu masal ve hikayeleri, kendimizden geçmiş bir vaziyette dinliyorduk. Bizi o masal ve hikayelerin kahramanları yapmayı beceriyordu Latife öğretmenimiz. Bizi bambaşka bir zamana götürmeyi ve hayal kurmayı öğretiyordu...

Nasıl da güzeldi o Türkçe okunan hikayeler ve anlatılan masallar. Harfleri öğrenmiyorduk henüz ama şiirler öğretiyordu bize öğretmenimiz. Düşünüyorum da, hala aklımda kalanlar var. Şarkılar dinletiyordu eski plaklardan. İlk öğrettiği de, Samanyolu şarkısıydı. "Bir şarkısın sen ömür boyu sürecek, bir şarkısın sen dillerden düşmeyecek..." Aslında bizim güzel Türkçemizmiş o dillerimizden düşmeyecek ve ömür boyu sürecek olan. O kadar sevmiştik ki o şarkıyı, dersler bitiyordu ama bizim dilimizden düşmüyordu. El ele tutuşup birlikte şarkıyı söylemeye devam ediyorduk. Önemli olan da şuydu ki, hiç kimse bize “Susun, Türkçe şarkı söylemeyin!” demiyordu, diyemiyordu, çünkü Latife öğretmenimiz her zaman bizim yanımızdaydı ve üzerimize kanatlarını germiş bizi koruyordu.

Bize Türk kimliğimizi kazandırmıştı, Türk olma özgüvenini aşılamıştı. Cıvıl cıvıl Türkçe konuşuyorduk aramızda, hikayelerde duyduğumuz şekilde kullanıyorduk kelimeleri, evde kullandığımız Türkçeden farklı oldukları için de sıkça şakalar yapıyorduk ve okul odası çınlıyordu gülüşlerimizden. Kimse birşey demiyordu, diyemiyordu, Latife öğretmenimiz hep yanımızdaydı. O, bizim haklarımızı iyi biliyor ve savunuyordu. Arkamızda o vardı ve özgüvenimiz çok yüksekti.

Birinci sınıf, ezberlediğimiz hikaye, masal, şiir ve şarkılarla geçti. Okuyamıyorduk onları ama büyük bir zevkle ve severek dinliyorduk, beynimize nakış ediliyordu tüm duyduklarımız... Bizler Latife öğretmenin çocuklarıydık. Türk olduğunu bilen, Türk dilini seven, doğru konuşmaya gayret gösteren ve bu başarımız her defa öğretmenimiz tarafından teşvik edilen çocuklardık biz. Sonraki sınıflarda harfleri de öğrendikçe, ilgimiz ve sevgimiz daha da artmıştı. Kitaplar hediye ediyordu öğretmenimiz, gösterdiğimiz gayrete ödül olarak. Herkes okuduğu kitabı getiriyor, diğer çocuklara veriyor ve kendisi okumadığı kitapları alıp okuyordu. Ayaklı kütüphane gibiydik. Nasıl da gururluyduk. Örnek oluyorduk diğer arkadaşlarımıza. Bize gıpta ile bakıyorlardı ve gözlerinde masum kıskançlığı görüyorduk. Uçuyorduk, Latife öğretmenimizin taktığı kanatlarımızla...

Güzel Türkçemizi öğreniyorduk ve çok seviyorduk. Öğretmenimiz bu sevgimize vesile olmuştu. Öğretmenlerin rolünün ne kadar önemli olduğunu daha sonra anladık, tabi ki. Latife öğretmenimizin bize öğrettiği harika dilimizi, aşıladığı özgüveni, hayatımız boyunca gururla taşıdık ve taşımaya devam etmekteyiz. Bize aşılanan bu sevgiyi çocuklarımıza da verdiğimize inanıyorum. Bizim neslimiz, çocuklarının eğitimine yatırım yapan nesildir.

Türkçe öğretmenlerimiz, göç ettiğimiz Türkiye’mizde zorluk çekmeden uyum sağlamamızın temellerini atmıştı. Şimdiki dönemde de en büyük görev Türkçe öğretmenlere düşmektedir. Bahane aramadan, sistemi suçlamadan, tüm Türk çocuklarını kanatlarının altına alacak, onlara güzel ana dilimiz Türkçeyi sevdirecek, koruyacak, kollayacak ve haklarını savunacak onlardır. Başarılar diliyorum bütün öğretmenlerimize!

NUR İÇİNDE UYU, LATİFE ÖĞRETMENİM!

Leyla ÖNER

Fotograf; Güner ŞÜKRÜ

 

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN