EFES KIZLARI ŞAHANE, KIRCAALİ'DE BAHANE

Efes kızları caddesinde - her yer 'Millet bahçesi' olmuş. Göçmen panayırında ruhen ve bedenen 'hafiflemenin've ışınlanmanın' bedel hesabı yapılmaz . Dans etmeyi ve bira içmeyi bilmeyenler zaten kahrımız değil.  'Ben Kırcaali milletvekiliyim diyor ama bir hoparlörün sesini kısamıyor...

PAYLAŞ
Misyon Gazetesi -

EFES KIZLARI ŞAHANE,

KIRCAALİ'DE BAHANE

Efes kızları caddesinde - her yer "Millet bahçesi" olmuş.

Göçmen panayırında ruhen ve bedenen "hafiflemenin"ve ışınlanmanın" bedelinin hesabı yapılmaz .

Dans etmeyi ve bira içmeyi bilmeyenler zaten kahrımız değil.

"Ben Kırcaali milletvekiliyim diyor ama bir hoparlörün sesini kısamıyor...

 

Görükle'de köfte dumanı dağ başını sardı gene.

Efes kızları caddesinde - her yer "Millet bahçesi" olmuş.

Elde bira - "in", boş elle gezmek - "out".

Eller yukarıda uçuşmakta - çalga müziğin ritmi beli vurmakta, beyinlerde zonklamakta.

Yerde tepinmek ve yuvarlanmak da serbest.

Yılda bir kez, al sana Göçmen panayırı, ya da Berlin Feste of lighst ("ışınlanma")...

Bir psikolog veya sosyolog olmadığıma göre, bu çarpıcı uvertürün yorumlanması bayağı zor iş. Tam bir yıl boyunca işinde ve gücünde koşturan, Bursa'mızın bu en çalışkan ve hamarat kitlesi, yılda bir kez de bu coşkulu şenlik ve eğlence havasında, bir nevi ruhen ve bedenen "hafiflemenin" veya "ışınlanmanın" doruğuna çıkmakta. Belki de bu relaksasyon sayesinde üzerilerindeki gerilim ve gerginlik azalmakta. Amacım kimseyi övmek ve yermek değil. Ben herkese saygı duyarım...

Aslında göçmen konutlarının alanı bu panayır için artık dar gelmeye başlamış. İnsan ve araba yığınları ile her yer dolup taşmakta ve kirletilmekte. Adeta adım atılmaz olmuş. Belli ki yakındaki düz ovaya inmek gerekiyor.

Görükle'de Efes kızları diye bir cadde ismi bulunmuyor ama çeşitli bira markalarının oluşturduğu seyyar standlarda görev alan satıcı ve dansçı kızların sergiledikleri renkli görüntüler sayesinde ortaya böyle bir deyim çıkmış. Bu caddede ve çevresindeki parkta binlerce insanın aynı anda ve saatlerce, yüksek volümlü müzik eşliğinde dans etmesi gerçekten şahane bir görüntü. Napalım yani, dans etmeyi ve bira içmeyi tercih etmeyenler düşünsün. Zaten kahrımız onlar değil ki...

Bu manzara insanın aklına, ister istemez Millet bahçeleri oluşumunu da getirmiyor değil ama bu proje burada bayağı "macırlaştırılmış" durumda.

Tam da bizim Avni'nin klarnetinden çıkan güzel bir melodiye odaklanmışken, uzaktaki sahneden gelen bir ses bütün havamı allak bullak ediverdi;

" Ben Kırcaali milletvekiliyim. Lütfen, daha fazla bizim birlik ve beraberliğimizi bozmayın!"

Bu sesin sahibinin kim olduğunu bilmiyorum. Sadece hangi zihniyete hizmet ettiği ortada, mensup olduğu parti de Bulgaristan'daki Türklere hizmet etmediği aşikar. Sarf ettiği cümlede de fazlasıyla demagoji dozu yüklenmiş. Herkes Bulgaristan'daki Türklerin ve Türkiye'deki göçmenlerin birlik ve beraberliğini arzulamakta ama bir tek DPS partisinin yönetici kadrosu bu yönde asla çaba sarf etmemekte, çünkü onları belirleyenler ve seçenlerin istekleri bu istikamette. Seçenler derken, perde arkasında gizlenenler anlaşılsın.

Düşmanlarımızı hesaba katmazsak, kimsecikler bu birlik ve beraberliği bozmak istemiyor, hele Türkiye Cumhuriyeti asla! Herkes bu malüm ve artık tamamen deşifre olmuş partinin yönetici kadrolarından sıyrılmasını, onların uzaklaştırmasını arzulamakta. Bulgaristan'daki Türkler, çoktan özgür ve bağımsız bir tertemiz siyasi güce kavuşmayı hak etmişlerdir. Eric Rubin'ler veya Reşetnikov'lar bizim dostumuz olamazlar...

Vekil kardeşim, biz saraydan pek anlamayız. Altın varaklı kepçeden su içmeyiz. Orada gizleneni de tanımayız. Aldığımız aile terbiyesi ve töre geleneğimiz, sahte oligark Peevski gibileri ile sarmaş dolaş olmaya izin vermez.

Kardeşim, ben Kırcaali milletvekiliyim diyorsun. O zaman neden bir Türk gibi görevini layıkıyla yapmıyorsun veya yapamıyorsun?

Bugün Kırcaali'deki yeni caminin inşaatını Bursa Büyük Şehir Belediyesi üstlenmiş durumda. Bursa'ya kadar gelmişken, sen neden gidip bu şehrin belediye başkanını ziyaret edemiyorsun? Statün gereği seni bu şehrin valisi de kabul edecektir ama onun kapısını bile çalmaya cesaretin yok, çünkü bunun için üstlerinden iznin yok. Anla ki, bozguncular Türkiye'de değil! onlar Boyana'da veya Bankya'da oturmakta...

Gururla, Kırcaali milletvekiliyim diyorsun, senin ve partin için bu çok şey ifade edebilmeli. Bizim için de!

Geçmiş zamanın film şeridinde şöyle bir göz gezdirdiğimizde, bizim dedelerimizin bu şehirde çok büyük ve ihtişamlı bir Medrese binası yaptırdığını görmekteyiz. Şu an devletimiz tarafından işgal edilmiş durumda. Sen bir vekil olarak, bu binanın hak sahiplerine iade edilmesi için şimdiye kadar ne yaptın? Ya partin neler yaptı? Orası bir Türk üniversitesi veya lisesi olamaz mı? Bal gibi de olur. Bina zaten bizim ecdadımızın alın terimizin ürünü değil mi?

Kırcaali şehrinin merkezinde bir sürü anıt bulunmakta, bunlara habire yenileri de eklenmekte. Bunların arasında, kahpe komünist rejim esnasında katledilen bunca şehit kardeşlerimizin tek bir anıtı veya memorialı var mı? Sen veya "dava arkadaşların" böyle bir anıt dikemez misiniz?

Yerel belediye meclis başkanının piarı kim oluyor? Balkan Harbi esnasında katledilen suçsuz Türkler için tek tük yapılan bazı masumane levhaların kaldırılması için çağrıda bulunan zattır kendisi. Vekil kardeşim, onun görevden uzaklaştırması için gücün ve yetkin mi yok?

O saat kulesinin hoparlöründen çıkan aşırı milliyetçi marş seslerini dinlerken, rahat uyuyabiliyor musun, sayın vekilim? Sen veya partinin, bu eskilerden kalıntı anakronizmin günümüzde yeri kalmadığını bilmiyor musunuz? Çok mu zor bu marşları susturmak? Yoksa o salak "patreotlarla" ortak mı hareket ediyorsunuz? Ya da bizleri aptal yerine saymaya devam ediyorsunuz...

Bak, güzel kardeşim benim, bizim Resmi Murat ve Sebihan  Mehmet, okullarda Türkçe eğitime yeniden başlamasına ön ayak oldular. Ne güzel ve alkışlanacak bir durum! Senin de bu yönde hamlelerin olmazsa, gelecek seçimlerde bunlar senin yerini alabilirler. Sonra, söylemedin agacığım, deme bana...

Film kopmadan son birkaç kelam daha edeyim. Bir de artık şu basit ve dikiş tutmayan algı operasyonlarından vazgeçilmeli. Bulgaristan'daki Türk siyasetçilerimizin tek şikayeti; "Burada siyaset yapmak çok zor! Bir de paramız yok!" Siyasetle uğraşmak zordur, tabi ki! Ama zorlukları öne sürerek, onları bahane ederek, kendi sorumluluklarını ve zaaflarını da gizlediklerini bilmekteyiz biz...

Görükle'de panayır bugün de devam ediyor. Ben şimdi Kasap Birol'un köftelerinden yemeye gidiyorum. Onlar müthiş, gerisi hikaye...

Mümin TOPÇU

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN