Azman Tarlası

NAİM BAKAOĞLU 
 
(Değerli dostlar, gecenin bu saatinde gerçek sevgi üstüne bir eser kaydetmeyi kendime borç bildim. Bu benim ''Azman'' başlıklı romanımın şiirsel bir özetidir. 10.02.2006)
 
AZMAN TARLASI
 
Oradan, mağrur Stana Bayırı'nın zirvesinden
Hüzünlü bir tarla çağlardır boş yollara bakar.
Sevdaya nağmeler dökülür kuşların sesinden
Ortadaki ağaçtan halâ gözyaşları akar.
 
Burada can vermiş sevda ateşlerinde Azman
Son defa haykırarak sevgilisinin adını.
Orda öylesine donup kalmış acılı bir an
Cemile Ahirette olmuş Azman'ın kadını.
 
Rivayetler derler ki, görülmemiş böyle sevgi,
Bu kadim topraklarda asırlarca önce bile.
İki genç olmuşlar da birbirinin dengi,
Kârları kalmış bu dünyada dayanılmaz çile.
 
Levent delikanlı, kimdir, nerelidir, bilinmez,
Talih atmış onu dağlar içindeki bu köye.
Bazen öyle yazgılar vardır ki, silinmez,
Olaylar konu olur dillerden düşmez öyküye.
 
Böyledir sevdası ağa kızı ile ırgatın,
Girer araya kara çalı gibi kız babası.
Faydası olmaz ne yalvarmanın, ne de feryadın,
Boşunadır Melek Gülsüm ananın da çabası.
 
Gururludur Deli İsmail, gelir mi imana,
Ağanın kızı çobana varmış dedirtmez asla.
Döver Azman'ı, atar aç kurtlar gibi yabana,
Kapar kızını da kafese kalbindeki yasla.
 
Gidememiş Azman, karşı dağları mekân tutmuş,
Oradan gözetmiş sevgilisini ah vahlar ile.
Özlemiş, günlerce hasretinden yanmış, tutuşmuş,
Yanık kaval ağlarken, kuşlar bile gelmiş dile.
 
Dertli Azman savurmuş bıçağını sağa sola,
Çalıları devirmiş, olmuş kocaman bir tarla.
Cemile gelir diye boşuna bakmış hep yola
Aşkı volkan olmuş, kalbine süzülmüş lavlarla.
 
Yitirmiş aklını, fazla dayanamamış Azman
Armut ağacına yürümüş çıldırmış bir anda,
Davul, zurna sesleri gelirken aşağılardan,
Yıpranmış bedeni yaprak gibi sallanmış dalda.
 
Oradan, mağrur Stana Bayırı'nın zirvesinden,
Hüzünlü bir tarla çağlardır boş yollara bakar,
Sevdaya nağmeler dökülür kuşların sesinden,
Ortadaki ağaçtan halâ gözyaşları akar !
 

Bakmadan Geçme