ESKİ DÜŞÜNCELERİMDEN  ÇOK UTANIYORUM

 'Karımla, Türkiye'yi görmek için planlar yapıyorduk, fakat çok korkuyorduk. Ya Türkler bizi keserse! Canlı canlı, derimizi soyup ateşe verirlerse! Şu an bu eski düşüncelerimden dolayı çok utanıyorum. Bizlere nasıl böyle uyduruk ve sahte bir tarih anlatmışlardı? Ben nasıl olup ta, öğrencilerimi birer Türk düşmanı olarak yetiştirmiştim?'

ESKİ DÜŞÜNCELERİMDEN ÇOK UTANIYORUM

"Karımla, Türkiye'yi görmek için planlar yapıyorduk, fakat çok korkuyorduk. Ya Türkler bizi keserse! Canlı canlı, derimizi soyup ateşe verirlerse! Şu an bu eski düşüncelerimden dolayı çok utanıyorum. Bizlere nasıl böyle uyduruk ve sahte bir tarih anlatmışlardı? Ben nasıl olup ta, öğrencilerimi birer Türk düşmanı olarak yetiştirmiştim?"

Bunları bana, 2011 yılında, Yunanistan'ın Girit Adası'nda bulunan Heraklio kasabasında, tesadüfen tanıştığım Kosta's bey anlattı. Onların okuduğu Yunan tarihine göre, "Türkler birer barbar ve acımasız insanlarmış. Yine Türkler, Kurtuluş Savaşı esnasında Yunanlıları denize dökmüşler. Canlı canlı kadın, erkek ve çocuk demeden öldürüp yakmışlar. Yunanlıların ise hiç bir suçu yokmuş..."

Kosta's ailesinde nihayet karar verilir. Türkiye'ye yalnız ailenin reisi gidecek. Hanımı evde kalacak. Türkler, işkence yaparlarsa, bir tek o görsün. Çocuklar yetim kalmasın! Bu tür bir düşünce hakimmiş bu tipik Yunan ailesinde.

Bütün korkularını yenip, Kosta's, bir tura yazılarak, Türkiye'ye gelir. İlk durağı da bir liman kenti olmuş. Ona göre adı Smirna, yani bizim bildiğimiz güzelim İzmir. Kordon boyunda, Yunanlı turist kafilesi bir çay bahçesini oturur. Hemen yanlarına cıvıl cıvıl ve gencecik garsonlar gelir. Yunanca konuşarak, gülümseyerek, konuklarının omuzlarına dostça dokunarak; "Kalosh irthates Files moy. Ti na sas kerazoyme?" (Hosgeldiniz dostlar, ne ikram edelim?) derler. Kosta's bey, şaşkın vaziyete tur rehberine sorar; "Neredeyiz biz?" diye. "İzmir'deyiz, efendim!" cevabını alınca daha fazla tedirgin olur. Nasıl oluyor da, bu garsonlar bize dostça kardeş diyebiliyor? Neden bunca cana yakın ve misafirper olabiliyorlar? Buna benzer sorular adeta boğazına düğümlenip cevapsız kalıyor... En sonunda, bu sımsıcak ve dostane manzara karşısında, Kosta's göz yaşlarını tutamamış. Beyninde ki sorular hala, kendisine rahat vermiyormuş. "Gerçekten Türkler bizi seviyorlar mı?" "Neden bizi düşman olarak görmüyorlar?"

Kosta's bey, bu anılarını bana anlatırken yine duygulandı. Yüzüme anlamlı bir bakış attı ve yaşlı gözlerle, dudaklarında şu sözcükler dökülüverdi;" "Pan omorfia, Mimoza, ki moy!” (Benim güzel dostum, Mimoza!) İzmir'deki rehberimizin ve o garson gençlerin samimiyeti beni çok etkilemişti, kendimden utanmak elde değildi. Türkler hakkında nasıl böyle kötü fikir ve inanç sahibi olduğumdan dolayı adeta kendimi suçluyordum. Telefondan hanımım beni aradı ve Türklerin bana işkence yapıp yapmadığımı sordu. Bende derin kahkahalar atarak, ona beni hala kesmediklerini anlattım...

Artık Anadolu topraklarında, kendimi Yunanistan'daymış gibi hissediyordum. Aklıma ilginç bir fikir geldi. Türkiye'deki Yunanlıları araştırabilirdim. Tam 13 yıl boyunca, yaz ayalarında ben bütün Türkiye'yi şehir şehir dolaştım ve her gittiğim yerde Yunanlılarla görüştüm ve konuştum. Onların hayat hikayelerini dinledim, fotograflarını çektim."

Kosta's, 2009 yılında, tüm bu hikayeleri bir kitapta yayımlamış. Kitabın adını da "Mıkrasia Kai Agalıa Ksenithia" - "Küçük Asya'da Dostluk ve Yabancılık." koymuş. Bu ilginç eseriyle, Yunan okullarında okutulan yalan tarihe de son vermiş.

İşte, 113 yaşındaki İzmirli Gianis amcanın, Kosta'sa anlattıklarından bir kaç cümle;

" Gio moy, Kosta's! (Oğlum benim!) Biz, Yunan taburları gemilerle İzmir sahiline indik ve köylere doğru yürüdük. Bu köyleri biz yakıyorduk, kadın, erkek, çocuk ve yaşlı demeden yakıyorduk. Bir tepeye doğru tırmanırken, bir Türk çoban, saklandığı yerden bir askerimizin kuyuya düştüğünü görmüş. Biz onun köyünü ateşe verdiğimiz halde, kendisi ise bir Yunan askerin canını kurtarmak için peşimize takılmıştı ve komutanımızdan yardım istiyordu. Belki de, biz onun ailesini katletmiştik, kendisi ise askerimizin canını dert edinmişti..."

Eğer, bir gün yolunuz Girit Adası'na düşerse, mutlaka Kosta's Kefalakis'i bulun orada. Size yardımcı olur! Türklere karşı beslediği büyük sevgiyi anlatır.

Mimoza ELEZİ

ÇOK OKUNANLAR
BUNLARA DA BAKIN
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR