Biraz da göçmen derneklerini konuşalım...

*** Göçmen dernekleri kolayca parçalanabiliyor ama  bütünleşip büyümeleri imkansız gibi gözüküyor, ya da en azından böyle yanlış bir algı aşılanmakta...*** Bizler dernek yaşantısına pek ilgi göstermeyiz ve katılmayız, uzaktan seyirci kalırız, hep yan çizeriz, üyelik aidatımızı bile ödemeyi ihmal ederiz.***Öncelikle düştüğümüz kısır döngü boyunduruğundan kurtulmalıyız, çünkü dönüp dolaşıp aynı noktaya ulaşıyoruz. Bir sonuç vermeyen fasit daire içinde dolaşırken bazılarını baş dönmesi tutmadı mı? *** Demek ki, selfici dernekçi güruh yerine bizim akıllı diplomatlara ihtiyacımız var...

Her zaman büyük ve güçlü bir göçmen camiasından bahsetmekteyim. Her ne kadar siyasi ve toplumsal sahada güçlü bir varlığımız hissedilmese de, bu tespit doğrudur. Geçenlerde bir dernek başkanı, Türkiye'deki Balkanlar kökenlilerin 4000 derneği olduğunu belirtmişti. Bu kadar derneğimiz yoktur, fakat bunların çoğunun tabela derneğinden ibaret olduğunu biliyoruz. Bazılarının sadece kapıda asılı tabelası var, fakat ne üye kitlesi ne de faaliyeti bulunur. Dernekçilik enflasyonunu örneklemek için Bursa'daki Kırcaaliler derneğini gösterebiliriz, çünkü ben bu kuruluşun tek bir aktivitesini ne duydum ne de gördüm. Sanmayın ki, Kırcaaliler ve ilçelerinden gelen büyük kalabalık başarılı bir derneğe hayat bahşedemezler. Göçmen dernekleri kolayca parçalanabiliyor ama bütünleşip büyümeleri imkansız gibi gözüküyor, ya da en azından böyle yanlış bir algı aşılanmakta... Son yıllarda göçmen derneği denince, nedense ikilem içinde kalmaktayız, çünkü bazı dernekler çoktan bitkisel hayata girdiler. Bunun suçunu, kendimizde aramalıyız. Bizler dernek yaşantısına pek ilgi göstermeyiz ve katılmayız, uzaktan seyirci kalırız, hep yan çizeriz, üyelik aidatımızı bile ödemeyi ihmal ederiz ama karşılaştığımız bütün büyük sorunların çözümünü aynı bu dernek yöneticilerinden bekleriz. Ayrıca bir de içimizdeki ikilemlerin yarattığı olasılıklar içinde çırpınıp durmaktayız. Gündemimiz pek kısır. Yarınlarda vereceğimiz görüntü alacakaranlık... Öncelikle düştüğümüz kısır döngü boyunduruğundan kurtulmalıyız, çünkü dönüp dolaşıp aynı noktaya ulaşıyoruz. Bir sonuç vermeyen fasit daire içinde dolaşırken bazılarını baş dönmesi tutmadı mı? Vaktinde harman döverken, demek eşeklerin gözlerini boşuna kapatmazlarmış... Dernekçilik hayatımızda siyasete yer edineli, bütün itibarımızı, bağımsızlığımızı ve özgürlüğümüzü yitirdik gitti. Bunun zararlarını gördük ama faydası hiç olmadı. Eğer, son yıllarda siyasi akımlara karşı mesafeli ve saygın bir duruş sergileseydik, bugün itibarımız daha yüksek olurdu, çözümler masamıza hazır halde servis edilirdi. Demek ki, selfici dernekçi güruh yerine bizim akıllı diplomatlara ihtiyacımız var... Yakın tarihimize damgasını vurmuş bir Bal-Göç yapılanması mevcut. Ulaşılan başarılarını asla inkar edemeyiz ama son yıllarda, göçmen kitlesinin büyümesi ile paralel olarak, bizim camianın çözüm bekleyen sorunları dağ gibi büyüdü ve çoğaldı. Sonuçta günümüzde Bal-Göç bir Bursa yöresi derneği olarak anılmaya başladı. Ülke çapında yayılmış olan bütün göçmenlerin gereksinimlerini artık karşılayamaz bir hale geldi. Bunun federasyonu ve konfederasyon da var, fakat ne ilginçtir ki, aynı adı taşıyan derneğin şanı ve şöhreti onlardan daha büyüktür. Bu son iki kuruluş sadece Bulgaristan'a ve buradaki göçmenlere odaklanmış olsa daha isabetli olur. Bırakalım şu "bütün Balkanlar'ı kurtarmak" heveslerinden... Bursa'yı ziyaret eden bazı bakanlar ve milletvekilleri her zaman Bal-Göç derneğinin kapısını neden çalmakta? Bunu rahatlıkla edinilen eski itibara ve şöhrete bağlayabiliriz. Son milletvekili seçimlerinden bir hayli zaman geçti. Dönemin Bal-Göç başkanı sürpriz bir şekilde millet vekili seçilmişti, arkasından siyasi hesaplar güden ve kışkırtılan bazı yönetim kurulu üyeleri istifa ettiler, yerlerini yedek üyeler aldı. Daha sonra, başka bir grup istifa sunmadan yönetimin toplantılarına iştirak etmez oldu. Yılan hikayesine dönüşen dernek kurultayı, bu yılın sonuna kadar mecburen gerçekleşecek. Matematiksel olarak 35 kişilik yeni bir yönetim kurulu seçimi hiç zor değil ama bu yetmez... Mevcut yönetim, hatta bu süreçte istifa edip gidenler ve yönetimdeki kişisel aktivitesini frenleyenlerin tümü yeniden yönetim adayı hevesi taşıdığını görmekteyiz. Umarım yaklaşan kongrede delegeler, bu kişilere tek bir soru yönetirler; "Neden yönetim kurulunun işleyişini baltalamaya kalkıştınız?" Bir şekilde, bu kongre gelip geçecektir. Eğer, yönetimde yepyeni, sadece çok farklı düşünceye sahip ve güçlü şahsiyetlere yer verilmezse, Bal-Göç derneği bir müddet daha dizlerinin üzerinde kalkamaz duruma düşer. Yoksa aynı tas aynı hamam teraneleri çoktan bıktırdı, yahu! Mümin TOPÇU
ÇOK OKUNANLAR
BUNLARA DA BAKIN
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR