8 Yeni Şiir - Aynur Mahmudova Kaplan

Aynur Mahmudova Kaplan *** Sahte Kahkahalar Löş kentin Akşamüstü kalabalığında Yapay sosyete sohbetlerinde Sahte kahkahalar kovalar geceyi Süslü maskeli kaderler Yalanlar diyarında neşeli Ağustos gecesi taramış terli saçlarını Beton binalar duman Sokak arası asfalt yangınları Çamur tutmayan mahalle aralıklarında Şehrin süslü ışıklarından çok uzakta Ağırlaşmış iplere serili çamaşırlar Yama üstü yama Kaderine küs dilencinin ceket yırtıkları Çöp kutusuna asılı Susamı tutmamış bayat simitler Boş midelerin tacı Savrulan sahte kahkahalar arasında Maskesi düşer mahsun gerçeklerin Çıplak kalan yalanlar Kaybolmuş umutları aramakta Löş kentin akşamüstü yalnızlığında *** DÜŞ Kim bilir hangi asrın eseri Eskimeye yüz tutmuş mayasız yalanlar Koşan gecenin asil duruşunda Sabahla yarışıyor tutkular Mavinin göçebe özgürlüğünde Esrik duyguları dansa kaldıran bulutlar Hasrete hasret yüzlerde Fırtınalarla göz göze çatık bakışlar Sarımsak acısı dövüle dursun havanda İçe saplanan garip hayalle Akıllar uçurtma olup savrulur başta Düşen yapraklar tutunur yine dallara Yuvaya geri döner yalvarışlar Üstü açık kalmış ayazda Elleri üşümüş masallar Bekliyor Acaba... Hangi düşün eşiğinde... *** VURGUN Kararmış bakırlarda kaynar hasret Taşar derin kuyulardan Özlem çöker Dönülmez uçuşa tutulurken kuşlar Yalnızlığı soyundurup Çırılçıplak vermeli gecenin koynuna Kanadından bir parça alıp denizlere atmalı Dibe dalan balıklar Dayanabildiği kadar dayanmalı Diz çöktüren Garip vurgunlara *** RUMELİM, DUYGU TELİNDE İNCE NAZIM Ardından yorgun bir günün Gece elbisesini giymiş akşam Kandillerin seğiren gölgesinde Zeytin karası kokar güz serinliği Bir meyhane Kırık göçler diyarından Birkaç yıldız uykusunu yitirmiş Bir de ay Anka kuşu ile sohbette Kıvranır an Yaşlı bir kemanın usunda Özlem ağıtları yakılır Ay akar sessizce Eriyen namelerin tınısında Çatık kaşlar altında Göz göze gelir duygular Hasret dolaşır masaları tek tek Gitmez kovulsa da anılar Bekler pusuda buğulu camlar ardında Bu gece Sevdanın karası düşer yedi katına yerin Ayrılığın yangısı kök salar damarlara Bu gece Akar sana kanım Rumelim Duygu telinde ince nazım *** VEDA Gökten yıldızlar tek tek düştü ormana Yırtıldı korkular en incindiği yerden Ölüme küs diller suskusunda Sesinle çağırdığın adım Şafksız geceler karası Takılı kaldı Ay`da Dizginlerini koparmış Zapt edilmez sitemkar Amansız veda Akan ömrün Suyunun kesildiği yer Sinsi talih Garip felsefe Ardından dilsiz isyan Ağrı gibi ağır Aciz gidişler Kaçış Yaşam denilen gürültüden Yine de Çilingir sofralarında Dostlara anlatacak Yaşlılık anıları kalmalıydı geriye Bu gidiş niye... *** GÖKKUŞAĞI SİHRİ Farkında olmadan içten bir türkü Dudaklarda tutku Değiştiriyor tuvaldeki tüm renkleri Neden allar sarılmasın morlara? Ak yıldızlar tutulmasın siyah saçlara Tebessümü paletten alıp Cömertçe sürmeli seven yüzlere Ah bir de yar nefesi Onu içe çekip uçmalı Renklenmeli akıl almaz hayallerle Alabildiğince karışmalı Gökkuşağının sihrine Peri masalları anlatırken torunlara Semalardaki uçurtmalara Yazmalı son şiirleri *** SIR Günahlarla sevaplar Karıştı birbirine Biri yara diğeri kabuk Rahimde bir sancı Neden böylesi yırtar zarını Neden bu sır hiç çözülmez Cemre ayaza düşer Karlar yangın Törpülenmiş ömürlerin Bir çare zamanı Bilinmez ki sonrası Öncesi garip baharın Kuru bir isyan Akla zarar ziyan Henüz döllenmemişken Yaranın kabuğu Günahlarla sevaplar Artık barışmalı. *** ZAMAN Unutma zaman Vaktinde gelmemiş olsan da Akasya mevsimi bizimle kal Bak.. Bu limanda Yıldız tozu uyanık geceler Aşk sütü nehirler çağlar Fener sesi al dalgalar Davetkar ada Kıyısında Kırık midye kabuklarında Geç kalmış gençliğin ayak izleri var Unutma Unutma zaman Vaktinde gelmemiş olsan da Yaşam
ÇOK OKUNANLAR
BUNLARA DA BAKIN
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR