ADINA ÇALIŞTAY DEDİLER, OLMADI SEMPOZYUM KOYDULAR...

Tabi ki, bizim az sayıda da olsa belirli entelektüelimiz bulunmakta, yeterince şair ve yazarımız, gazetecimiz ve bilim adamımız mevcut. Bazıları yurt dışında barınmakta, diğerleri de memleketin dört bir bucağında, hayatlarını yoksulluk içinde idame etmekte. Bu saydıklarımın çoğu, bu tür bir siyasi şovun bir parçası olmaya asla tenezzül etmezler, zaten DPS'nin bütün niyetini ve amaçlarını çok iyi bildiklerinden dolayı, bu partiden uzak durmaktadırlar.

ADINA ÇALIŞTAY DEDİLER, OLMADI SEMPOZYUM KOYDULAR...

Adına çalıştay dediler, olmadı sempozyum koydular ama yine kimseye yutturamadılar.

Entelektüel kelimesinin anlamını bilmeyenler, fotograf tablosu ortadayken, yüz entelektüelin katılımı sağlandı diye övgüler, yalanlar dizdiler.

Güpegündüz DPS'nin bir etkinliydi ama bunlar, Avrupa Birliği'nin bilmem ne liberallerinin patronajlığından bahsetmeyi hiç abes görmediler.

Parti isminin bile kültürümüzle özdeşleşmesinden çekinenlerin kısır döngüsünde, bir yandan Avrupa Birliği'nden belirli finansal kaynak hortumlanırken, diğer yandan bakire kız misali, hala Moskova'ya göz kırpmakta birileri. Ankara'nın da gözü boyanacak bu şekilde...

Razgrad'ta, Bulgaristan'daki Türk kültürümüz konuşuldu ama Türkçemizin yanı sıra, bizim bünyemizde var olmayan yabancı bir protokol dili de unutulmadı. Yani ileride, okullarımızda okutulmayan anadilimizde değil, sadece resmi dilde "Türk kültürümüzü geliştireceğiz", artık nasıl olacaksa bu iş.

Bir de kültürümüz, sadece "partimizin" liderlerinden sorumlu tutulacak. DPS üyesi veya sempatizanı olmayanın kültürümüzle olan bütün ilişkisi yasaklanacak. Artık çalışma direktifleri direkt Avrupa Birliği'nin bilmem ne liberallerinden gelecekmiş. En ünlü "kültürtregerimiz" Nurten Remzi, küçük "başbuğu" İlhan Küçük'ten izin almadan mehteran takımı filan davet edemez. Yazarımız Mehmet Alev, öykülerinde Taraşmandere boyundaki yoksulları dile getiremez. Mümin Topçu, Misyon Gazetesi'ni hemen ama hemen kapatmalı! Ne demek oluyor bu "Gücü, özgürlüğünde!" sloganı? Özgürlük kelimesinin patenti bizimdir...

Tabi ki, bizim az sayıda da olsa belirli ve gerçek entelektüelimiz bulunmakta, yeterince şair ve yazarımız, gazetecimiz ve bilim adamımız mevcut. Bazıları yurt dışında barınmakta, diğerleri de memleketin dört bir bucağında, hayatlarını yoksulluk içinde idame etmekte. Bu saydıklarımın çoğu, bu tür bir siyasi şovun bir parçası olmaya asla tenezzül etmezler, zaten DPS'nin bütün niyetini ve amaçlarını çok iyi bildiklerinden dolayı, bu partiden uzak durmaktadırlar.

Bahsettiğim toplantıya kimler katıldı? Aynı partinin tanıdık yöneticileri ve militanları, bazı okuma evi sekreterleri (mecburiyetten katılıyorlar) ve DPS'den hala medet uman bir iki tane yazar çizerimiz. Baş köşede ise KGB uzmanı bir istihbarat subayı oturuyordu. Gerçekten hiç bir tane aklı başında entelektüel ve sanatçımız kalmamış bu partinin çevresinde. Güzel kardeşim benim, yarım asır boyunca Todor Jivkov ile aynı binada çalışma yürütenlerden ne bilim adamı, ne de din adamı mı olur, hidro - mühendis ise hiç çıkmaz. Bizden ne liberal olur, ne gey. Bunu idrak etmek, bunca zor da olmamalı...

Bir de ortaya şu ilginç husus çıktı. DPS, acaba neden özellikle Tükiye'den getirttiği emekli bir banka memuresini, herkese tanınmış bir akademisyen olarak yutturmaya çalıştı. Türkiye'de gerçek akademisyen bolluğu varken, acaba neden bu yöntem tercih edildi? Yeniden, Türkler ve Türkiye rencide edilmek mi isteniyor? Bu bir diplomatik skandala dönüşür mü? Birileri yeniden, Bulgaristan'daki Türk kültürünün düştüğü aciz durumu ispatlamak için mi, yoksa tamamen onu ortadan kaldırmak için mi çabalamakta?

Sonuçta, Sofya'daki Büyükelçiliğimiz, arzu edilen akademisyen konukları temin etmekte yardımcı olabilirdi, ama belli ki gerçekleri yerine, sahteleri tercih ediliyor...

Mümin TOPÇU

Bakmadan Geçme